Yazmak en sevdiğim hobimdi. Gazetelerde yayınlanan yazılarım da oldu. Yıllarca çekmecelerimde gelişi güzel, karalamalar olarak kaldı birçoğu. Zaman içinde elime geçtikçe, yazmasaydım bunu asla anımsayamazdım dediğim anılarım, izlenimlerim, düzensiz de olsa bugüne kadar bir yerlerde kalabilmişler. Henüz atmaya elim varmıyor hiçbirini, zaman ayırıp tekrar elden geçirip, paylaşmaya değer bir konuma getirmeyi çok istiyorum.
Ancak aylardır iki satır yazmadan geçti gitti! Çünkü birçok şeyden soyutladım kendimi. Farklı uğraşlar bulmaya çalıştım kendime ama üzgünüm toplumsal sorunlar, çarpıklıklar, Aziz NESİN’lik olaylardan kaçmanın bir arayışıydı bu sanırım ve taşlar yerine oturmaya başladı diyebilirim!
Bu arayışımın, özümde ilk kaybettirdiği davranış biçimiyse, olaylar karşısında ben ne yapabilirim yaklaşımımı köreltmesi oldu. Oysa yazmadığım anda huzursuz olan bir yapım vardı. O huzursuzluğu yaşatan etkenler, genellikle yakın çevremde gözlemlediğim insanların, davranışlarından kaynaklanıyordu.
Zamanımın çoğu otobüslerde geçti bugün, eve gelir gelmez ilk yapmak istediğim şeyse, yazmak oldu. Ancak sabah kahvaltısıylaydım, otogarlarda bir şeyler atıştırmaktansa, sadece çay içmeyi tercih ettiğimden, 19.30 civarında eve geldiğimde bir kahvaltı daha yaptım. Tabağımdakileri tüketemeden kendimi emektar klavyemizin başında buldum ama bir saattir kelimelerle cebelleşmeme rağmen yazımın giriş bölümünü bile bitiremedim! Oysa yazmaya başladığımda kelimeler su gibi akıp gidiyordu. Bana ilginç gelen izlenimlerimi yazıya dökmekte, zorlanıyorum şu anda. Bu olmuyor deyip televizyon karşısına geçmem anlamına gelmeyecek ama uykusuz bir gecenin beni beklediğini görüyor gibiyim.
Bu uykusuz geceye zemin hazırlayan nedense ‘’ Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız!
Cehaletin bedelini hesaplayın.''
~Sokrates~
Özlü sözün içeriğinden kaynaklanıyor, diyebilirim…
Otobüs hareket ettiğinde yanı başımdaki koltuğun boş kalmasına sevindim içten içe! Yorgundum, hemen uyumak istiyordum. Arkamdaki koltukta oturan iki yolcu yüksek tonda konuşarak, buna izin vermedi.
Koltuklardaki televizyon hakkında bilgilendirmeyle başlayan sohbetleri, gelen telefon aramalarına verilen ilginç cevaplarla sürdü gitti. Bense onları dinlemek zorunda kaldıkça, rahmetli Aziz NESİN’i andım defalarca…
- İstersen klip izlersin, istersen televizyon. Hangisini açayım sana?
Dedi koridor tarafında oturan yolcu. Cam kenarını kapansa, tercihini yaptı:
- Klip olsun.
Dedi, koridor tarafındaki yardım sever arkadaşı devam etti:
- Bak Bengü mü olsun? Tülay mı? Akalın mı?
Dedikten sonra kliplerdeki isimleri sırayla okudu arkadaşına, verilen kararı anlamak olası değildi. Belli ki parmakla yapıldı tercih.
- Bu olsun!
Dedi arkadaşı ve beğenisini de ifade etti:
- Güzelmişşş aaahhh!
Dedi, yüksek sesle! Gülerek izlenen kliplere arada yorumlarını da ekleyip durdular. Bir ara çalan telefonla naklen yayın yaptılar.
- Ehhh amcaoğlu, otobüsteyiz, geliyoruz dedi, yolcumuz.
Daha sonra gelen telefonla, nerelerde oldukları merak edilmişti. İlginç cevap hepimizi gülümsetti. Belli ki telefonla arayan amcaoğlu
‘’ Neredesiniz?’’ demişti ki! Yolcumuz cevap verdi:
- Otobüsteyiz amcaoğlu! Geliyoruz dedim ya! Otobüsteyiz!
Dedi ama karşı taraf yol güzergâhının neresinde olduklarını merak ettiğini açıklayınca, yolcumuz yanı başındaki arkadaşına:
- Neredesiniz? Diyor amcaoğlu? Neredeyiz biz?
Derken telefonun mikrofonunu açtı, amcaoğlunun sesi de bizlere ulaşmaya başladı, arkadaşıysa:
- Levhalara bakacaksın, neredeyiz biz?
Deyince, diğer yolculardan yardım geldi.
- Manisa Salihli’deyiz de! Salihli…
- Ahhh! Mersinli’deyiz amcaoğlu, Mersinli’deyiz…
Dedi yolcumuz ama amcaoğlu telefonda:
- Ne Mersinli’si yaaa? Deyince, yolcumuz da:
- Heeee! Ne Mersinli’si yaaaaa! Artvin’i yenice geçiyoruz amcaoğlu, dedi.
Amcaoğlu:
- Ulan! Artvin, Afyon- İzmir güzergâhına ne zaman taşındı? Kim taşıdı onu oraya?
Deyince, ilk gördüğü levha, yolcumuza ilaç gibi gelmiştir sanırım! Gördüğü levhayı okuyarak:
- Ahmetli’deyiz yavvvv! Ahmetli’deyiz amcaoğlu…
Dedi ve biz bir saat daha buna benzer ilginç konuşmaları dinledik. Otobüste uyurum nasılsa deyip erken kalkarak başladığım günüm, uykusuz geçti. Akşamındaysa yazayım derken uykusuzluğum devam etti. İzmir’e girmiştik, şoförümüz otogara giden yola dönüyordu ki! O anda levhaları okuyan cam kenarını kapan yolcumuz, telefonda naklen yayın yapan arkadaşına:
- Manisa’ ya yaklaşıyoruz artık aaaahhhh! Dedi:)
Sevgili Aziz Nesin, sizi ne çok anıyor ve de arıyoruz bilemezsiniz…