27.08.2009

Demokratik Açılım Süreci


* Toplumdaki bir grup, bize saçı uzun aklı kısa muamelesi çekerek; bir de elimizin hamurunu bahane ederek, etkinlik alanımıza sınır koymaya çalışır ya! İlk bakışta göze çarpan, özünde baskı ve haksız hâkimiyetin, ortak özelliğine sahip olan, bu kümenin elemanlarına ben de: “kravatlı feodal beyler!“ diyorum…

* Günlük yaşamın kaçınılmaz gereği olan, tekrarı hiç bitmeyen, angarya işlerin paylaşımında; her nedense, hep bir adım önde olmak, boynumuzun borcu oluyorsa! Nüfusun yarısını oluşturuyorsak; dünya nimetlerinin de en az yarısına talibiz, arkadaş dediğimizde! Dünyevi sahipliğinin 1/4 inden bile, ödün vermeyi göze alamayan bu beyler; bize cennetin tamamını vaat etmekle kalmayıp, neredeyse anahtarını bile vermeye kalkar ya! Bilmelerini isteriz ki! Biz de sözde değil; özde eşitlikten yana, esaslı değişimlerin beklentisi içindeyiz…

* Elbet devran döner ve taşlar olması gereken yeri bulur, diyorum…

* Şu günlerde dönen devran sonucunda yaşananlara bakacak olursak. Bu değişim, çok da uzakta sayılmaz. Sözde değil; özde değişimlere az kaldı...

* Gündemi en seri şekilde değişen ülkelerin, önde gideniyiz galiba biz. Şimdi her televizyon kanalında, her gazetede ele alınan konu malumunuz; “Demokratik Açılım Süreci…“

* Ben kendi adıma yazılanları ve konuşulanları izliyorum. Konu hakkında bilgi edinmeye çalışırken; kafama takılan çelişkileri de sizinle paylaşmak istedim.

* Halkların kardeşliğini savunan gençlerimizi, idam etmedik mi biz? Yakın gelecekte; onlara bir özür borcumuz olacak öyleyse…

* Düne kadar, demokratik haklarını savunmak isteyen aydınlarımızı cezalandırıp, hapsetmedik mi biz? Öyleyse! Bu açılımlarla, düne kadar zaten, tam demokratik bir ülke olmadığımızı kabul edip, tarihi yanılgılarımızın, özeleştirisini yapma noktasına mı geldik, şimdi biz?

* Kıbrıs’ta, Türkler ve Rumlar iki ayrı devlet olarak yaşarken; Avrupa onları birleştirmeye çalışıyor! Yüzyıllardır aynı topraklarda, farklı kültürel değerlerin güzellikleriyle, ağır aksak da olsa, bir arada yaşamayı başarmış olan bizleri de. Şimdi kim? Ne adına? Etnik kökenli bir ayrıcılaştırmaya doğru itekliyor?

* Anaların gözyaşları, durmaksızın akmaktan, sel olmadı mı? Gözyaşının nedeni sadece terör olmasa bile; yurdum kadını, yıllardan beri ağlamakta zaten! Milletvekillerimiz: “anaların gözyaşları dinsin artık!“ denildikten sonra mı? Bu acının farkına vardı ve bunun için mi ağladı sizce?

* Bu kez pasta ve oyun çok büyük galiba! Sıradan vatandaşlar olarak bize de sanırım; sakinliğimizi koruyup, galeyana gelmeden, sükûnetle, gelişmeleri izlemek düşüyor…

* Umudumuz diye algıladığımız, Ata’mızdan bize armağan edilen, ne anlamlı ve güzel oklarımız vardı oysa! Bunlara yön vermeye çalışanlarca, yıllarca hüsrana uğratıldık! Adaşlarından bazıları da söz dinlemeyip, teğet geçmeyince; birçoğumuzun başına dert oldu! Biz, halk olarak ekmek kavgasına düşmüşüz zaten!

* Kardeşlik, birlik beraberlik, kalkınma ve her türlü hizmet adına; bizden yetki isteyenlerin. Akan kanı durdurma konusundaki plan ve programlarını; bizimle çok açık bir şekilde paylaşmasını sabırla izlerken, bu arada biz gene de izlenecek yolda atılacak adımları saymakla kalmayıp, barış, huzur ve insanca yaşamanın hizmetlerini almak için, ortak menfaatimiz adına, bir bütün olma dönemine girmeliyiz bence...

* Bizim sakinliğimiz, siyasi parti liderlerine de iyi bir örnek olur belki de! Hiç olmazsa bu kez bağırıp, çağırmadan, kavga ve sataşmadan uzak bir üslupla; zaten yapmakla yükümlü oldukları sorumluluklarının, gereğini yerine getirirler belki! Hangimiz işimizi bağırıp, çağırarak, sürekli bir sataşma ortamı içinde yürütüyoruz ki? Sonuçta, bu da onların işi değil mi?

* Bu beklentimiz de demokratik bir hak sayılmaz mı?

* Bu da bir Demokratik Açılım Süreciyse; istemeye gerek olmadan, bunun bize sunulması gerekmez mi?

* Rahmetli Türkan Saylan’nın, Kardelenler Projesini; asimilasyon politikası olarak nitelendirenlere. Demokratik Açılımlar Sürecinde, köprüleri kuran taraf olma konumu düştü paylarına. Onların da Rahmetli Saylan’dan özür dilemesi gerekmez mi?

* Dilenmesi gereken, ne çok özrü olan bir toplumuz, değil mi?

* En iyisi büyüklük bizde kalsın! Hepsinin üzerine sünger çekip; bu anlamlı ve güzel yola, açacağımız tertemiz bir sayfa ile koyulalım biz…

* Ama bundan sonra bu sayfaya da; tam demokratik bir ülkenin, mutlu mesut, bahtiyar vatandaşlarının, tüm beklentilerine yanıt olacak, çok güzel gelişmeler düşer inşallah…

* Büyük Tire Gazetesinde, bana verilen bu köşede, siyasi içerikli konularda yazmayı, hiç düşünmüyordum. Geçmişte aktif siyasetin içinde bulunmuş olmama rağmen! Siyaset bizden sorulur diyen, tarama özürlülere yakışır bu görev! Diyordum ama gün içinde karşılaşan; kadın erkek, genç, her tanıdığın birbirine yönelttiği: “Naa beer? Nasılsın?“ Sorularının yerini şu günlerde: “Ne olacak sence? Bu demokratik açılım sürecinin sonu!“ ifadeleri almaya başlayınca! Kafama takılanları sizinle de paylaşmak istedim! Çok önemli olan bu konu hakkında ben, kavga ve sataşma değil, hepimizin ortak menfaatine yönelik, sözde değil; özde değişimlere, açılımlara kavuşmak ve demokratik kazanımlarımızı, doyasıya yaşamak istiyorum, saygılarımla…

Hiç yorum yok: