23.10.2010

Bağımsız TÜRKİYE...

http://www.videolik.com/v-deniz-gezmis-savunma-orjinal-VlFYdEpOdGNIcGc.html
Bağımsız TÜRKİYE...
ÖZLEMİYLE GÖZÜNÜ KIRPMADAN ÖLÜMÜ KUCAKLAYANLAR;
ÖLÜMSÜZLEŞTİLER...

ATATÜRK'Ü ANLAYABİLMEK...

''Ancak, özgürlük mücadelesi Kemalizm'in eseri değildir. Halkın mücadelesinin eseridir. Mustafa Kemal'in askeri ve siyasi dehasının dolayısıyla önderliğinin katkısı çok büyüktür. Sosyalistler bu temel değerlerimizi reddetmiyor. Ancak o dönem yapılan tarihi hatalar göz ardı edilemez, yok sayılamaz. Mustafa Kemal'in, emperyalist düzen karşıtı başarısını, sonrasında Batı'ya, "biz de size öykünüyoruz, bizide aranıza kabul edin" yaklaşımı nedeni ile bulunduğumuz durumu kaderimiz haline getirmesi üzücüdür, ve resmen bizim gerçeğimizdir. Emperyalizmin bizati uşağı haline getirildik. Yapıcı herşey kurulduğu gibi ortadan kalktı.''
Facebook paylaşımlarımızda bir arkadaşın, yorumundaki bu sözüne çok üzüldüm ve devamında , yazdığım yorumu sizlerle paylaşmak istedim...

ATATÜRK'Ü ANLAYABİLMEK...

Türk devrimi hem emperyalizm karşıtıdır, hem de batılılıktan yanadır. Bu iki özellik, Batı ile aradaki teknolojik uçurum kapatılamazsa uzun dönemde çelişen bir nitelik taşırlar. Fakat kısa dönemde, 1920 lerin koşulları çerçevesinde, emperyalizm karşıtlığı, Batılılığı bütünleyen bir ilke olarak ortaya çıkmaktadır. Atatürk’ün Batılılığı, Batıya öykünme biçiminde değil,’’ Batı gibi olmak’’anlamında bir Batılılıktır. Bir yabancı gazetecinin:
- Batılıların nelerini milletiniz için almak istersiniz? Sorusuna verdiği yanıt şöyledir:
- Biz Garp medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi için benimsiyoruz, demiştir
( Afet İnan, 1968:183)
Ülkeyi Batı gibi yapmak için ilk atılacak adım ise, Batı’nın sömürüsünden kurtulmaktır. Çünkü Batı’nın birinci niteliği, sermaye sınıfına dayalı bir ekonomik gelişmeyi gerçekleştirmiş olmasıdır. Aynı tür bir ekonomik gelişmenin ön koşulu ise, siyasal ve ekonomik bağımsızlık, yani Batı sömürüsünden kurtulmaktır. Kurtuluş Savaşı batılı emperyalistlere karşı verilmiştir. Üstelik Atatürk’ün Batılılık ideolojisi de, Batı emperyalizminden kurtulmayı gerektiriyordu. Bu nedenle, Türk Devriminin gerek nesnel, gerekse öznel koşulları açısından, emperyalizm karşıtı olduğunu söyleyebiliriz.
‘’Batı gibi olmak’’ ekonomik olarak, hem Batı’nın sahip olduğu ekonomik yapıya sahip olmayı, hem de Batı’nın geçirmiş olduğu ekonomik aşamaları hızla gerçekleştirmeyi kapsıyordu. Oysa Osmanlılardan devralınan ekonomik yapı, on beşinci yüzyılda egemen olan, Asya Tipi Üretim Biçiminin kalıntılarını, ondan önce ve sonra sürekli bir biçimde İmparatorlukta varlığını sürdürmüş olan feodal kalıntıları ve dışa bağımlı bir biçimde filizlenmekte olan kapitalizmin çekirdeklerini bir arada bağrında barındıran bir niteliğe sahipti. Bir başka deyişle hiç de kapitalist gelişmeye uygun değildi. Toplumda ulusal bir burjuvazinin çekirdeği bile yoktu denilebilinir.
Ya dışa bağımlı sermayedarlar vardı, ya da henüz toprağa bağımlılıktan kurtulamamış olan ayan ve eşraf. Osmanlılar kapitalist gelişme çizgisinde evrimleşebilselerdi, Batı emperyalizmin denetimi altına girip, ortadan yok olmazlardı.
İşte Atatürk’ün ‘’Batı gibi bir toplum yaratma’’ serüveni böyle bir toplumsal ekonomik ekonomi üzerine gerçekleşecekti. Batı toplumu, Sanayi Devrimi ile simgelenir. Ulusal devlet, ulusal burjuvazi, laik devlet ve gittikçe yaygınlaşan genel oy hakkı ile işçi örgütlenmeleri ve Marxcılık hep bu Sanayi Devrimi’nin sonuçlarıdır. Bir başka deyişle, Batı toplumları, gelişmelerini büyük ölçüde, ulusal bir burjuva sınıfının itici gücüne borçluydular... Ulusal Burjuvazinin gelişmesiyle, devlet laikleşmiş ve gittikçe daha demokratikleşmişti.
Mustafa Kemal, siyasal gücü eline geçirmesiyle, Batı devletlerinde görülen bu nitelikleri Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri yapmaya başladı. Fakat ortada bir ulusal burjuvazisi yoktu. Böyle bir sınıfı yaratacak bir yapı da ortada yoktu. Türkiye sanayi öncesi bir toplumun temel nitelikleriyle birlikte, dış sömürüye bağımlı olarak gelişen kendine özgü bir ticaret ve toprak yapısına sahipti.
En büyük engeli Halife- Sultan, yani Padişahtı. Ve bu güçlerin düşmanla işbirliği yapıyor ve de Kurtuluş Savaşına karşı çıkıyor olması Atatürk’ün işini zorlaştırıyordu.
Mustafa kemal karşı emperyalisttir, düşman yurdu işgal edince, tam bağımsızlığın korunması için emperyalizme karşı silaha sarılmaktan başka yol yoktu. Savaş kazanıldıktan sonra ise batılılık öne geçti. Çünkü Atatürk, ancak Batılı ülkeler gibi olan toplumların tam bağımsızlıklarını koruyabileceklerine inanıyordu. Mustafa Kemal Atatürk’ün kafasındaki oluşum açısından, Batılılığın önce geldiğine hiç kuşku yoktur. Zaten karşı-emperyalizm de ‘’ batılılar gibi tam bağımsız bir ülke olma’’nın önkoşulu değil midir?
Bağımsızlık Savaşı aşamasında, karşı- emperyalizm, bütünleştirici bir ideoloji olarak hizmet etmiştir.
Buna karşılık, Cumhuriyet döneminde Batılılık yol gösterici, toplumu yeni bir kültürel ve ekonomik yapıya doğru seferber edici, hareketlendirici bir işlev olarak kullanılmıştır.
600 yıllık bir dinsel- geleneksel İmparatorluk yapısından, çağdaş bir ‘’Ulusal Devlet’’ yaratmıştır.
Siz de çok iyi biliyorsunuz ki:
Karşı emperyalizm ve tam bağımsızlık, kazanılmış hedefler.
Batılılaşma ise ulaşılacak hedef niteliğindedir.
Üstelik Atatürk Cumhuriyet’i Gençliğe emanet ederek, ‘’Tam bağımsızlık’’ ve ‘’Batılılık’’ ilkelerinin somuta dönüşmüş pratik esaslarına değil, bir toplum kesimine bel bağlamıştı, yani Dogmatizme karşıydı. Akılcı yaklaşımına örnek olsun diye kendisine ait bir kaç cümle ekleyebilirim.
ATATÜRK DER Kİ:
‘’ DÜNYADA HER ŞEY İÇİN, MADDİYAT İÇİN, MANEVİYAT İÇİN, HAYAT İÇİN, MUVAFFAKİYET İÇİN EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR, FENDİR.
İLİM VE FENNİN DIŞINDA MÜRŞİT ARAMAK GAFLETTİR, CEHALETTİR, DALALETTİR.
YALNIZ İLMİN VE FENNİN YAŞADIĞIMIZ HER DAKİKADAKİ SAFHALARININ TEKÂMÜLÜNÜ İDRAK ETMEK VE İLERLEMELRİNİ ZAMANLA TAKİP EYLEMEK ŞARTTIR.
BİN, İKİ BİN SENE EVVELKİ DÜSTURLARI, ŞU KADAR BİN SENE EVVELKİ DÜSTURLARI, ŞU KADAR BİN SENE SONRA BUGÜN AYNEN TATBİKA KALKIŞMAK İLİM VE FENNİN İÇİNDE BULUNMAK ELBETTE DEĞİLDİR.’’
Bu da Atatürk’ün AKILCILIĞINI gösterir!
Bunca zorlu koşullar altında, hem emperyalist güçlere hem de içerideki yandaş yalakalarına karşı, mücadele vererek, bize TAM BAĞIMSIZ BİR TÜRKİYE teslim etmiştir. Bizse yıllardır, emperyalistlerin oyunlarına gelerek böl, parçala, yönet senaryosunun, zavallı figüranları rolünün, başarılı oyuncuları olarak, akılcılıktan uzak kalarak, emanetine sahip çıkamamanın ötesinde, temellerinde etkili sarsıntılarına neden olduk. Hatayı kendimizde arayıp, düzeltme yolunda girişimlerde bulunacağımıza! ATATÜRK’ E DİL UZATARAK günahlarımızdan arınamayacağımızın farkında olmamız gerekir!
Siz zaten bunları biliyorsunuz, bu emeği sizin için değil; kafalarını karıştırmak istedikleriniz için verdim.
29 Mart Yerel Seçimlerine katılmış bir parti olarak TKP adına hiçbir il ve ilçede kazandığınız belediyenin olmadığını. Türkiye bazındaki oy oranınızın da yüzde 0.18 olduğunu anımsatarak…
TEK KURUMLAŞMIŞ PARTİ OLARAK CHP VE diğer partilerin yanı sıra, demokratik mücadelesinde, 2011 Haziranında yolunuz açık olsun demek istedim!
Emre KONGAR'ın
DEVRİM TARİHİ VE TOPLUMBİLİM AÇISINDAN ATATÜRK
İsimli kaynaktan yararlandım, okunası harika bir kitaptır, hepinize tavsiye edebilirim:))

Hiç yorum yok: