12.10.2010

Dünya Bankası Raporu: Türkiye’nin eksikleri çok

Dünya Bankası’nın, Türkiye’de yoksullaşma konulu raporuna göre, son 20 yılda kaydedilen ilerleme performansı çarpık ve dengesiz. Sağlanan başarılara karşın çok önemli eksiklikler sürüyor ve Türkiye 21. yüzyılın başında çok kritik sorunlarla karşı karşıya...

2 Ekim— “Öteki Türkiye’nin” fotoğrafını çeken ve durumun hiç iç açıcı olmadığını belirten Dünya Bankası, Türkiye’nin bütün sosyal başarılarına rağmen, çok önemli bazı eksikliklerinin devam ettiğini bildirdi. Dünya Bankası tarafından hazırlanan “Türkiye: Ekonomik Reformlar, Yaşam Standartları ve Sosyal Refah Araştırması” konulu rapor, Banka ile Hazine Müsteşarlığı’nın Ankara’da düzenlediği seminerde açıklandı. Rapor, daha önce Prag’da düzenlenen IMF - Dünya Bankası zirvesinde gündeme gelmişti.


Ajay Chhibber, Dünya Bankası ve Hazine Müsteşarlığı tarafından ortaklaşa düzenlenen, “Türkiye‘de Ekonomik Reform, Yaşam Standartları ve Sosyal Güvenlik Çalışmaları” adlı seminerin açılışında yaptığı raporu destekleyen bir içerikteki konuşmasında, Türkiye’nin üçte birinin yoksulluk sınırında olduğunu ifade etti.
Dünya Bankası’nın raporunda, son yirmi yılda, Türkiye’nin sosyal göstergelerinde önemli bir iyileşme olduğu, ancak bu ilerlemenin pozitif fakat istikrarsız GSYH büyümesinin, nispeten zayıf istihdam ve ücret performansının ve artan bölgesel dengesizliklerin karakterize ettiği karmaşık bir arka plan çerçevesinde gerçekleştiği kaydedildi.

Chibber: Türkiye’nin üçte biri hassas noktada

Türkiye’nin bu dönemdeki sosyal başarılarına karşın bazı çok önemli eksikliklerinin sürdüğü belirtilen raporda, şu görüşlere yer verildi:
“Yetişkinlerin hala yüzde 20’si okuryazar değildir. Türk toplumunun ihmal edilemez bir kısmı, düşük insani gelişme alanları olarak karakterize edilebilir. Bu alanlarda okuryazarlık oranları ortalamanın sadece üçte ikisidir. Yaşam beklentisi ise daha zengin kesime kıyasla 10 yıl daha düşüktür. Çoğu zaman zıt yönlerde hareket eden bu güçleri ve eğilimleri bir araya getirebilecek tek bir hikâye yoktur. Ancak şurası açıktır ki ilerlemeye karşın, ülke hala yoksul ve ekonomik bakımdan zayıf nüfusunun büyük çoğunluğunu ekonominin genel akışı içine sokmak noktasında zorlu bir görevle karşı karşıyadır. Yoksulluğun ve ekonomik zayıflığın azaltılmasında sağlanan ilerleme, önemli olmakla beraber istikrarsız olmuştur.”
Raporda, milli gelirdeki büyümenin istihdam ve ücretlerde geniş tabanlı artış getirmesini sağlamak için neler yapılması gerektiğinin üzerinde durulması istenirken, “İstihdamın yüzde 40’ının tarım sektöründe olmaya devam ettiği bir müstakbel büyüme yolu öngörmek gerçekçi midir” sorusunun altı çizildi.
Bölgeler arası gelişmişlik farklarının büyümesini durdurma yolları üzerinde kafa yorulması istenilen raporda yer alan Türkiye ekonomisine ilişkin bazı temel tespitler şöyle:
İstihdam yaratma noktasında ciddi bir sorunla karşı karşıyadır.
Bir emek soğurma sorunuyla karşı karşıya olduğu, işsizlik sigortası olmayan diğer ülkelerle karşılaştırıldığında yüksek olan açık işsizlik oranlarında da görülebilir.
İstihdam sorununun çözülmesi daha hızlı milli gelir büyümesini gerekli kılmaktadır.
Üretkenlik artışı esastır. Türkiye’de sektörler içinde üretkenlik artışı çok düşük olmuştur.
Tarım dışı emek talebi üzerindeki kısıtların kaldırılması da önemlidir.
Gelir eşitsizliği yüksektir. Eşitsizlik Peru ve Rusya gibi yüksek derecede eşitsiz bazı ülkelerde gözlenen düzeylere yakındır.
Mutlak yoksulluk düşük ancak, ekonomik zayıflık yaygındır.
Yoksulluk esas olarak eğitim durumu ve istihdam statüsü ile bağlantılıdır. Emek piyasası statüsü yoksulluğun bir başka önemli korelatıdır. Ülkenin bölgeleri arısında yoksulluk oranı bakımından büyük farklar vardır.
Kamu harcamaları ekonomik olarak zayıf kesimlere daha çok yöneltilmelidir.
Sosyal yardım programları dağınık ve bağlantısızdır.
Sistemin geniş kapsamına karşın, sosyal güvenlik sistemi en zayıf hane halklarına ulaşamıyor.
Sosyal sigorta sistemi mali bakımdan sürdürülemez durumdadır ve devlet bütçesinden karşılanması gereken büyük açıklar vermektedir.
Tarımsal sübvansiyonlar sistemi bütçe üzerinde önemli bir yüktür ve daha zengin bölgelerin ve daha büyük çiftçilerin lehinedir.
Eğitim sistemi kapsamlı olmakla beraber, en yoksul kesimler için yeterince erişim sağlamamaktadır.

21. YÜZYILIN BAŞINDA KRİTİK SORUNLAR
Türkiye’nin, yoksul ve ekonomik bakımdan zayıf nüfusunun büyük çoğunluğunu ekonominin genel akışı içine sokmak noktasında zorlu bir görevle karşı karşıya olduğu vurgulanan raporda, “yoksulluğun ve ekonomik zayıflığın azaltılmasında sağlanan ilerleme, önemli olmakla beraber, istikrarsız olmuştur” ifadesine yer verildi. Raporda, “21. yüzyılın başında Türkiye, bir dizi kritik politika sorunuyla yüzleşmelidir” görüşü vurgulandı.
Raporda, Türkiye’nin son dönemin büyük kısmı boyunca pozitif GSYH büyüme oranları elde etmekte başarılı olmasına rağmen, istihdam yaratmakta daha az başarılı olduğu ve bu noktada ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğu belirtildi.

İŞSİZLİĞE İKİ AÇIKLAMA
1975–1997 döneminde işgücüne katılım ve istihdam oranlarında sürekli bir azalış olduğuna dikkat çekilen raporda, Türkiye’nin büyüyen işgücüne yeterli istihdam yaratamamasının iki potansiyel açıklaması bulunduğu ifade edildi.
Bu açıklamalarda birinin ekonominin hızla artan bir nüfus için istihdam yaratmaya yetecek bir oranda büyümemesi, diğerinin ise ekonominin yeterince büyüdüğü fakat bu büyümenin yeterince emek-yoğun olmadığı yani yeterli istihdam yaratmamış olduğu kaydedildi.
Raporda, istihdam sorunun çözülmesinin, daha hızlı GSYH büyümesini gerekli kıldığına işaret edilirken, “Türkiye daha yüksek toplam GSYH büyüme oranları sağlamış olsaydı, işçi başına çıktıda daha yüksek artışlar sürdürebilecek veya potansiyel işgücünün daha yüksek bir oranını istihdam edebilecekti” denildi.
Son 20 yılda Türkiye’yi daha hızlı büyümekten alıkoyan nedenler arasında düşük yatırım oranlarının önemli bir rol oynadığına da dikkat çekildi.

GELİR EŞİTSİZLİĞİ
Türkiye’nin geniş ve yerleşmiş eşitsizliklerin bulunduğu bir ülke olduğu belirtilen Dünya bankası raporunda, “gelir eşitsizliği yüksektir”, “ fakat, gelir dağılımı oldukça istikrarlıdır” değerlendirmesi yapıldı. Raporda, toplam eşitsizliğin önemli bir kısmının donanımlardaki coğrafi koşullardaki ve işgücü pazarında karşılaşılan fırsatlardaki farklar ile açıklandığı kaydedildi.
Enflasyonun gelir dağılımı üzerinde kalıcı bir etkide bulunmamış olduğu görüşü dile getirilen raporda, Türkiye’de yoksulluğun, esas olarak eğitim durumu ve istihdam statüsü ile bağlantılı olduğuna dikkat çekildi, yoksulluk riskiyle en güçlü korelasyon içinde olan tek karakteristiğin eğitim olduğu belirtildi. “Reisleri okuryazar olmayan bütün hane halklarının yarısı, ekonomik bakımdan zayıftır ve neredeyse yüzde 15’i mutlak anlamda yoksuldur” denilen raporda, bu hane halklarının, Türkiye’nin toplam nüfusunun yüzde 14’nü temsil ettiği, bütün yoksul hane halklarının ise üçte birini oluşturdukları ifade edilirken, emek piyasası statüsünün, yoksulluğun bir başka önemli korelatı olduğu belirtildi.
Raporda, kamu harcamalarının ekonomik olarak zayıf kesimlere daha çok yöneltilmesi gerektiği ifade edilirken, Türkiye’deki sosyal koruma sisteminin, bölgedeki en kapsamlı sistemlerden biri olduğu belirtildi. Koruma sisteminin kapsamlı olmakla beraber, bazı sorunları bulunduğu ifade edilen raporda, sosyal yardım programlarının dağınık ve bağlantısız olduğu, sistemin geniş kapsamına rağmen, sosyal sigortanın en zayıf hane halklarına ulaşmadığı ve sosyal sigorta sisteminin mali bakımdan sürdürülemez halde olduğu ve devlet bütçesinden karşılanması gereken büyük açıklar verdiği belirtildi.

YOKSULLUĞU AZALTMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Raporun son kısmında ise yaşama standartlarını iyileştirme ve yoksulluğu azaltmaya yönelik bir stratejinin temel unsurlarına yer verildi ve bu hususlar şöyle sıralandı:
“Büyüme ve fiyat istikrarına yardım eden bir makroekonomik ortam yaratmak, tarımın dışında istihdam yaratılması önündeki engelleri kaldırmak, tarımdan kaynakların dışarıya akışını kolaylaştırmak ve sektörde üretkenlik artışı için bir temel sağlamak, eğitime ve özellikle yoksul çocukların eğitimine yatırım yapmak, hükümet harcamalarını, ekonomik açıdan zayıf kesimleri daha iyi hedefleyecek şekilde yeniden tahsis etmek.”
DENİLMEKTE SEVGİLİ DOSTLAR; İLGİNÇ BULDUM SİTE KONUKLARIMLA DA PAYLAŞMA GEREĞİ DUYDUM...

Hiç yorum yok: