2.11.2010

Ne olacak bu anaların hali?


02.11.2010 da kısa süreliğine dışarı çıktığımda yaşanan süreci Ne olacak bu anaların hali? Başlıklı güncemde yazarak, sitemde paylaşmıştım. Şu anda 05.11.2010 ve saat 02.54…
Ama ben duygularımın etkisinden arınmadan, biraz önce gözyaşlarımı tutamayışımı paylaşmak zorunda hissediyorum kendimi. Yardımlar gizli olur denilir ya! Beni gecenin bu saatinde yazmaya zorlayan sürecin özünde yardımlaşma varsa da, ben gene de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunu da yardımı deşifre etme değil de! Paylaşıp ulaşabildiklerimin yüreğine; dayanışma adına bir tohum ekebilme adına yapıyorum!
İkinci üzerinde durmak isteğim konu da:
‘’ Kadın, toplumda hak ettiği yeri bulmalı; hamuruna rağmen elininse, yaşamın özünde var olması, kaçınılmaz olmalı!’’
Savımı bir kez daha vurgulamak isteğimin dışa yansımasıdır; gecenin bu saatinde, bu paylaşımımın özü…

Uzun yıllar hep aynı yerde yaşarsa insan, bir de bu yaşam yeri bir ilçeyse, herkesin birbirini tanıması kaçınılmaz bir hal alıyor. Ben de 30 yıldır aynı ilçede ikamet edince, aynı durum benim için de geçerli oluyor doğal olarak. Dışarı çıktığımda selamını aldığım, selam verdiklerim çoktur da; ben çoğunun adını bile bilmem. Ama yolumu kesip sohbet etmek isterse severek dinlerim. Sohbet dediğim, hep dert yanma oluyor genellikle. Niye insan derdini yoldan geçene anlatır ki?
Yoldan geçenlerle bütünleşen, özdeşleştiklerinden olsa gerek bu tercih. Bu durum hoşuma da gidiyordu aslında ama biraz önceki sohbet anında başım döndü, düşüverecekmişim gibi hissettim kendimi yaşlanıyorum galiba ama gene de sabırla dinledim! O ananın öyle bir yaklaşımı vardı ki onu dinleyeceğim ama sonunda mutlaka bir çözüm bulacağımdan o kadar emindi ki! İki lafının arasına ‘’ Hocam bak seneye de vereceğim desen, asla almam! Çünkü ev borcumuz bitecek inşallah o zamana kadar’’ dedi durdu…
Bir iki burs veren kurum adı söyledim, eşi hemen oğluna telefon açtı sevinerek paylaştı. Aldığı cevaplar belli ki olumsuzdu. ‘’Oğlum bak bir hocam yanımızda o dedi be oğlum! Sen bir başvur bakalım!’’ dedi…
Arkasından bana dönüp:
- Gitmiş hocam senin dediğin yerlere; vermiyorlar! Diyor baksana! Derken…
Gözlerindeki çaresizliği görünce, üzerimde param olsa dayanamayıp çıkarıp, verecek hale geldim. Oysa üç aylığımı almak için gün sayanlardan biriydim ben de! Tamam, eve gidince ben bir iki yere sorayım, size haber veririm dedim.
Ne mi yaptım? Hiç yüz yüze görüşmediğim ilde aktif siyasete katkı koyduğunu bildiğim facebooktan bir siyasi akrabama mesaj göndermekle başladım işe. Şimdi de yazarak deşarj olmaya çalışıyorum. Arkadaştan olumsuz bir yanıt gelirse, olumlu sonuç alabilmek için başka kapıları da çalmaya başlayacağım. Ne mi yazdım mesajda? O anda duygularımı ifade etmeye yarayan kelimeleri sıraladım:

Tülay Hanım merhaba siyasi bir akrabama faceten, böyle bir mesaj yazacağım hiç aklıma gelmezdi. Arkadaş ben ilçemde elimden geldiğince garibanın yanında durup çocukların eğitimini kolaylaştırmada, usanmadan kapıları çalmada hiç yorulmaz sonuç alasıya kadar uğraşırdım. Şu aralar kendime hayrım kalmadı, yorgun bir süreç geçirdim...
Pazarcı bir hanım var yıllardır tanırım, hiç acındırma hele de isteme alışkanlığı olmayan onurlu, çalışkan bir kadıncağızdı. Yarım saat önce tezgâhının başında öyle dert yandı ki içim acıdı…
Ege Üniversitesinde okuyan oğlu için benden medet umarak, seneye ev borcumuz bitecek versen de asla kabul etmem hocam, nooluurr?
Şeklinde başlayan ve devam eden sohbete eşi de tesadüfen geldi yanımıza, o da katıldı. Onları dinlerken başım döndü düşecektim:((
Sadece bu yılsonuna kadar bu isteğe yanıt olabilecek, burs bulma olanağın var mı arkadaş? Yardımınız olabilir mi?
Toplum olarak, insanca bir yaşama kavuşulması umutlarımı gün geçtikçe yitiriyorum aslında!
Denizyıldızı misali el uzatabildiklerimizi kar saymayla geçti ömrüm.
Sevgilerimle hoşça kal arkadaş, olumlu veya olumsuz geri dönersen, başka çareler aramak zorunda hissediyorum kendimi...
O da bana:

‘’Kadriye Hanımcım, sizi çok iyi anlıyorum, bazen inanın bende boğulacak gibi oluyorum! İnsanların duyarsızlığımı dersiniz? Yoksa ağlamaya alışmış insan topluluğu mu bilemiyorum? İhtiyaçlı insanların yardımına zamanında ulaşamıyoruz. Vakıf başkanımız Türkan Miçoğulları, yarın kendisine sorayım, size öyle cevap vereyim’’
Demişti mesajında…

Duyarlılığın için sağ ol Tülay Hanım, Türkan Hanım'a da selamlarımı iletirsen memnun olurum. İyi geceler...
Mesajımı iletip, süreci beklemeye bırakmıştım ama aradan geçen 24 saatin ardından, dün gece sorularla kafam, yastığa düşünce de uykum kaçmıştı doğal olarak…
Ve kalktığımdaysa saat 02. 37 de gördüğüm mesaj; beni ağlatmaya yetti işte…

‘’Kadriye Hanım ancak şimdi size cevap yazabiliyorum, bir arkadaşın telefonunu size vereceğim biz kendi aramızda toplayıp verelim dedik fazla bir şey değil ama inanın bizde sizin gibi taşmış vaziyetteyiz arkadaşa hesap numarası verirsiniz; arkadaşın ismi Yasemin, 0533 …… Selamlar’’
Yazıyordu aldığım mesajda…
Ve çözümün bir parçası olmanın verdiği sevinçle, siyasi akrabama mesaj yazarken, gözyaşlarımı tutamadım…

Sadece bir teşekkür yetmez bu güzel içerikli mesaja! Yarın nereye gideyim? Kimlerle paslaşayım ki? Sorularıyla yatınca akşamdan; uykum kaçtı ve son depremin, son gelişmelerine göz atma gereği duydum; gecenin bu saatinde, bu duyarlılığınızdan inanın ki çok memnun oldum!
''Seneye versen de asla almam! '' ın açılımı elimi yüzüme aldım istedim artık! Sen mutlaka bir çare olursun nasılsa! Şeklinde olunca! İnsanın kendini zorunlu hissetmesi, hem çok güzel! Hem de yürekten sahiplenince olaylara, çok da yıpratıcı olabiliyor...
Sana, Türkan Hanıma, Yasemin Hanıma kocamann bir sağolunlar gönderiyorum! İlle de insan için, üstelik hiç tanımadığı biri için bile çarpabilen; bu güzel yüreklere selam olsun be arkadaş...
Dedim ve gözyaşlarım akmaya başladı! Akmak için sebep arıyorlarmış demek ki, bu kez de siz sebep oldunuz akmasına, sağ olun...
Sevgilerimle...
Diyerek duygularımı paylaştım ben de gecenin sabaha el sallamaya başladığı bu saatlerde, yüz yüze tanışmışlığım henüz olmayan bu siyasi akrabamla...
Evet Dostlar...
Sosyal Devlet Olgusunun olmayışının üzücü sonuçlarıysa da bunlar. Birkaç kadının! Ama hazinenin kasasındaki paralarla, kendi yarınlarını garantiye almaya çalışan kadınlar değil, fütursuzca sadece kendi yandaşlarına harcama yapma hakkına sahip olan kadınlar hiç değil! Yaşamları boyunca CHP sinin ilkelerine sarılarak; eşitlik ilkesinin aydınlatıcı ruhunda, SOSYAL DEVLET OLGUSUNU yurt sathında yaşatabilme adına emek veren; güzel kadınlarımız bunlar!
Bu beklentilerine yanıt olacak desteği oy bazında, halktan alamayınca da bana ne demeyip, çözümün bir parçası olma heyecanında var olma gayretiyle, durmadan çalışan kadınlarımız; bu kısa süredeki gelişmelerin özünde:
Bir üniversite öğrencisinin, yıllık parasal sıkıntısına çözüm üretiliyorsa;
Ağlayan bir ananın yüzü güldürülüyorsa;
‘’Ben yıllarca evimde, kahveye gitmektense, gariban ailelerin çocuklarını evimde toplayıp, kitap okudum ya hocammm! Yedi tane baldızım vardı! Sen de biliyorsun; öksüz diye ben onlara yıllarca babalık yapmaya çalıştım yaaa! Şimdi kendi çocuğum için bir şeyler istemek zorunda kalmak, aslında çok zoruma gidiyor beee! Bütün yaz çalıştı benim oğlum, kışın bu hale düşmemek için, spor dersi verdi çocuklara ama bak aylardan Kasım, hala yaz dönemindeki alacaklarını alamıyoruz Belediyeden… Hocam!’’
Diyerek, içinde bulunduğu durumu anlatmaya çalışan bir babaya, yarın bu müjdeli haberi vermek var ya!
Mutlulukların en güzeli…
Gecenin yarısında ağlatır da insanı; böyle uykusuz da bırakır işte…
SEVGİLERİMLE:))

Hiç yorum yok: