28.06.2011

Sendromlar Çeşitleniyor!



Kafam tarihe karışmış guguklu saatler gibi. Kendimse tam bir müzeliğim sanırım şu aralar. Bir saat önce yuvasından çıkan guguk kuşunu dinleseydim; şimdi uyuyor olmam lazımdı.
Havada gaflet var!
Sıcağı yakıyor nemiyse, uyuşukluğu katlayarak artırıyor…
Sıra kendisine gelen bir başka guguk kuşuysa az önce:
- Madem henüz uyumadın. Toparla kendini, kalk ve dışarı çık; dedi.
Dışarıya çıkmak, pek akıllıca sayılmaz. Sıraya girmiş işler var. Yorucu olmasa da epey bir mesafeyi yürümek gerekecek. Akşam sporu niyetine, ikinci kuşun sesine kulak vermek gerek. En kötüsü de işten saymadığın sorumluluklar, bir zaman sonra sen farkına bile varamamışken örgütlenip, devleşiveriyorlar ansızın karşında. Resti çeksen geçmişteki emeklerine yazık oluyor. Durmak yok, yola devam desen, bir iki kez sonrasında o sorumluluk silsilesi, senin omuz hanene künyesini hemen kazıyor ya! Bu kez de kendine yazık etmiş oluyorsun sanırım.
On gün önce arkamdan seslenen Hatce Ninemin sözleri yankılandı şimdicek kulağımda. Akşam yemeğine çağırdı durdu ısrarla beni. Menüsünün adını da koydu, ben nazlanınca:
- Horoz kescem bak sana, diye ekledi.
- Sağol işim var!
Dedim durdum. Kabul görmeyen davetine kızdığı her halinden belli oluyordu.
- Koştur, koştur! Bil ki anan seni bir daha doğurmayacak ama dedi…
En çabuk alışılan konum, tembellik olsa gerek. Beni şu aralara fena sardı sarmaladı. Son çıkan guguk kuşunun sesine kulak verip, kalkıp dışarı çıkmak gerek. Sonrasında başıma örülecek çorabın farkındayım çünkü tezgâhı ben kurdum. Yarın itibarıyla zorlu ve de yorucu bir maraton başlayacak. Tembelliğe alışmış bu bedeni terbiye edeyim derken maratondaki sırıkları atlayabilir miyim? Atlarım, atlamalıyım kararlılığında düşmek de var ihtimaller arasında. Yaşlanmış kemikler, ölmeye başlamış hücrelerle bu saatten sonra düşmeyse, ciddi bir risk olsa gerek!
Eski alışkanlıklarla kâğıt kaleme sarıldım az önce. Nöbeti devralmaya hazırlanan yeni bir guguk kuşunun bet sesini duymak istemiyorum. ‘’ Akşam kapıya dayanmak üzere sen, henüz masanın başından kalkamadın mı?’’ diyecektir mutlaka. Ona o zevki yaşatmadan ben, maratonuma başlamak için kalkıyorum. Dönünce fırsatım olursa bu saçma sapan laf kalabalığını belki sayfamdan sizinle de paylaşırım.
Çocuk kitapları yazmayı denemek ve de paylaşmaya değer kadın konulu dosyalar hazırlayabilmeyi çok istiyorum. Daha düzenli, daha anlamlı ve de daha güzel yazabileceğim günler yakın olsun. İstemek yolun yarısıysa, diğer yarısı için hayal edip, çok çalışmam gerekecek çok…
Evden çıktım, henüz yüz metreyi geride bırakmamıştım ki tanıdık bir aile ile karşılaştım. Hemcinsim, oğlu ve eşinden bir iki metre önde giderek alıyordu yolu. Varış noktası hakkında bilgim olamazdı, sormadım da. Kibarca selamlaşıp uzaklaşıyordum ki eşinin selamlama tercihi sonucunda, aynı anda birbirine karışan kahkaha senfonimizle, sokağı birkaç saniyeliğine esir aldık. Meslektaşım:
- Abla çok yorgun ve bitkin bir haliniz var. Lütfen AKP liler sizi böyle görmesin! Diye uyardı beni:)
Yerinde bir uyarıydı, teşekkür edip, sırtımdaki kazığın gevşemiş vidalarını sıkıştırarak, daha dingin ve de dik bir duruşla, yoluma devam ettim…
Zamanınıza yazık olur bence, kibarlık olsun diye okumayın, bu saçma sapan laf kalabalığından ibaret olan yazıyı. Okudum ne yazık ki duygusuna kapılırsanız da acımasızca eleştirebilirsiniz. ‘’ Ağzı olan konuşuyor anladık da! Bunu eli kalem tutanın yazmasına taşımayalım lütfen!’’ de diyebilirsiniz!

Hiç yorum yok: