19.03.2011

Haydi Kadınlar, Bu Oyunu Bozmanın Tam Zamanıdır!


Haydi Kadınlar, Bu Oyunu Bozmanın Tam Zamanıdır!
Kadını başı açık ve kapalı;
Çalışan ve ev hanımı;
Bizden, onlardan...
Şeklinde gruplayanların, onların arasına nifak sokanların, tek amaçları vardır. Kadının üzerinden yaptıkları siyasetle, erk sahibi olma. Toplumda zaten ikinci sınıf konumunda olan kadını iş ve çalışma hayatından uzaklaştırarak, kadını daha edilgen konuma getirip, biat kültürüyle kendinden yana duranlara, erzak ve kömür yardımı, küçük ayrıcalıklarla, menfaat sağlamalarına fırsat verilip, kendilerine göbekten bağlı konuma getirilerek, taban oluşturma konusunda yol almış olurlar.
Madalyonun görünen yüzünde her ne kadar bunlar varsa da görünmeyen yüzündeki hedefler, hepimizin ortak kaybı olacaktır ki! Hiç bir yardım paketinin gücü bu hedeflerimizi geri getirmeye yetmeyecektir.
Bu acı gerçeğin farkına varıp, farkındalıklarımızı her fırsatta, her yerde cinsiyet ayrımı gözetmeden anlatmalı, anlatmalı, anlatmalı, dile getirmeliyiz!
Çünkü madalyonun görünmeyen yüzündeki hedef; ATATÜRK CUMHURİYETİDİR!
Laik, demokrat ve hukuk devleti olan T.C'nin yerine; Ilımlı İslam Cumhuriyetinin temelleri atılmaya çalışılmaktadır. Söz bu noktaya geldiğinde her nedense:
'' Cumhuriyetimizin temelleri öyle sağlamdır ki! Kimsenin onu yıkmaya bugüne kadar gücü yetmemiştir, bundan sonra da yetmeyecektir!'' denilir!
Bence bunlar beylik laflar arasındadır, böyle yaklaşmak da gaflettir. Böyle olması için çok ama çok dikkatli olmamız gereken bir dönemden geçtiğimizi kabul edip, gereğini yapmalıyız.
Biraz önce HP ime format attırmak için bilgisayarcıma gittim. Bu arada benden aldığı parayı asla haketmeyen HP ye bir gönderme daha yapayım. Üç defa servise aldıkları ürünlerindeki üretim arızasını kabul etmeyip, beni oyalayarak garanti sürelerini doldurmayı başardılar. Servisten gelen cihaz bazen 2 saat, bazen de iki gün sonra aynı arızayı tekrarlayıp, ekranı donarak işlevsiz hale gelmekteydi. Ürünü İstanbul'dan almıştım hukuk yoluyla hakkımı alabilmek için gerekeni yaptım ancak tüketici davası açma sürecinde benden istenenler arasında ürünü satın aldığım firma adresi istenmekteydi; firma ise vergi dairesine iflasını vermiş, iş yerini kapatmıştı. Hak arama süreci böylece yarım kalmış garanti süresi dolunca da üretim arızalı HP pc isi de bana kalmıştı. Yeri geldikçe HP inin bu yaklaşımını bıkmadan, usanmadan eleştireceğim. Bir kaç kişiyi HP satın almaktan vazgeçirebilirsem, benim üzerimden haksız yere sağladığı kazancının daha fazlasıyla firmayı zarara uğratabilmeyi de ben kazancım sayacağım:))
Eve gelesiye kadar yolumu uzatıp, başka ihtiyaçlarımı da gidermeye çalıştım. Evden çıkmam için neredeyse vinç gerekmeye başladı, hastaneye gitmeyi bile öteliyebilmekteyim, tembelliğim hat safhada bu aralarda gene:))
İki gün önce mikrofonunu değiştirdiğim cep telefonumdan bu sefer de sesin çok derinden geliyor, denilmeye başlandı konuştuğum kişilerce. Teknik servise de uğrayıp, sorunu anlattım. Mikrofondandır bakalım, biraz bekleyin, dendi. O bekleme süresinde servisin hemen karşısındaki kahve hanede sokağa atılan masaların birinden gelen ses ve konu dikkatimi çekmesinden öteye hoşuma gitti.
Orta yaşın üzerinde, başı kasketli, yeşil gocuklu amcamın çok güzel bir tonlaması ve ses tonu vardı. Ve diyordu ki:
'' Arkadaş demokrasilerde farklılıklar doğaldır. Ancak siyaset yapıyorsan kendi, ilkelerini ve yapmak istediklerini tabii ki anlatacaksın ama seçildikten sonra parti rozetini ve kimliğini çıkarıp rafa kaldıracaksın. Herkese eşit mesafede duracaksın. Devlet adamlığının asla vazgeçilemeyecek bir yanıdır bu!'' Deyip örneklemeye başlamıştı ki. Telefonumun arızası için serviste beklemektense , yanlarına gidip, bu düşünceyi desteklemek geldi içimden.
- Merhaba, Milli Eğitim Bakanımız Nimet Çubukcu, okullarda kız öğrencilerle, erkek öğrencilerin arasındaki yakınlaşma mesafesi 45cm olacak diyor. Bu yetişkinler arasında da geçerli midir acaba? Ben bu mesafeyi aşıp masanıza geldim diye, kadından sorumlu bakanımızı kızdırır mıyım ki? Bilmiyorum ve de bilmek istemiyorum aslında. Karşıdaki iş yerindeydim, söylediklerinizi duydum. O kadar güzel anlatıyorsunuz ki bu aslında bir sohbetten öteye bir vatandaşlık sorumluluğu haline gelmiştir. Her fırsatta, her yerde, herkesle bu konuları konuşmak zorundayız. Çünkü tehlike çok büyük, LAİK, DEMOKRAT VE HUKUK DEVLETİMİZİN YERİNE ILIMLI İSLAM CUMHURİYETİ ni getirmek için çok ciddi ve tehlikeli çalışmalar yapılmakta, bunu dillendirip, bu oyunu bozmak zorundayız! dedim...
- Bir çayımızı içer misiniz hanımefendi? Siz de çok doğru söylüyor ve de çok güzel konuşuyorsunuz dedi beyefendi, ben de:
- Neden olmasın? Bende biraz önce kadınların ev yemekleri yaparak sattıkları işyerine, Enginar'a uğramış ev yapımı ürünlerinden almıştım, böreğimiz de benden olsun deyip...
Yanlarındaki boş bir tahta sandalyeye oturup, sözü iktidar kanadının kadının üzerinden yürüttüğü siyasasete ve kadını toplumdan uzaklaştırarak, kılık kıyafetiyle oynayarak, açık kapalı ayrımcılığının altında yatan hedef noktalara getirmeye çalışırken. İbadet kul ile tanrı arasındadır, şeyh, şıh, tarikat ve tarikat liderlerinin varlığını kabul etmiyor yalnış buluyorum.
Benim bedenim üzerinden siyaset yapmayı kesinlikle redediyorum, biz erkek ve kadın olarak T. C vatandaşlarıyız, kafatasımdaki kıllardan yola çıkılarak, onları örtmekten yana olmayanları:
'' perdesiz eve benzeten, iktidar ve zihniyeti, şiddetle kınıyorum! Bakın sizin de eşiniz, kızınız, kız torunlarınız vardır veya olacaktır...
Perdesiz ev ya kiralıktır, ya da satılık!
Kendi oyunlarının tuzağına gelmeyen CUMHURİYET KADININI bu benzetmeyle küçümseyerek, utandırarak, toplumda ötelemeye, yobazlara hedef yapmaya kimsenin hakkı olabilir mi? Hele de bir devlet adamına yakışır mı bu söz!'' dediğimde.
Konu toplumdaki kadının konumuna ve de günümüzdeki kadının başına örülmek istenen çoraba ve de namusuna geliverdi kısa sürede.
Sohbet güzel devam etti. Kocaları tarafından öldürülen kadın sayısının yükseldiğine dikkat çekip, bu ölümlerdeki sayının artık her güne beş kadının öldürülmesi noktasına geldiğini, NAMUSUN SÖZDE DEĞİL, ÖZDE OLDUĞUNU! Devlet adamlığıyla hiç kimsenin namusu giyim tarzından dolayı asla sorgulanamayacağına, Malum prof. Orhan ÇEKER'e vs... vs... noktalarına gelmişti ki!
Telefonumun arızasını giderilmesi ve bana oturduğum yerde teslim edilmesiyle, koyu sohbet bölünmüştü. Ben iyi günler hepinize deyip, kalkmaya yeltendiğimde. Dikkatle dinleyen birisi:
- Hatırladım seni, bizim kahveye de gelmiştin, CHP Belediye Başkan Adayıyken sen, dedi..
1999 da o sorumluluğumla, bir grup kadın arkadaşımla gitmediğim kahve kalmadı da; 2011 de de, bu kahveye gelip, sizlerle bir kez daha sohbet etmek varmış.
Dilimizin döndüğünce, farkındalığımızı çevremizdeki insanlarla paylaşmak, konuşmak, anlatmak ve de inandırmak zorundayız, deyip yanlarından ayrılırken onlar da bana:
- Duyarlılığın için biz teşekkür ederiz hocam. Masamızı paylaşman çok güzel bir davranıştı, dediler...
Bu söz çok hoşuma gitti!
Neden mi?
İlçem Tire, muhafazaakar bir yer olarak adlandırılır her zaman, her yerde.
Yaşanan düzene rağmen, kadını toplumdan ötelemeye kimsenin gücü yetmeyecek; bu böyle biline!
Düne kadar bu oyunun bir parçası haline gelmiş hemcinslerimizle de ciddi bir dayanışma içinde olmalıyız bence. Konuşa konuşa, geri atılacak adımların olduğu inancındayım!
Haydi Kadınlar, Bu Oyunu Bozmanın Tam Zamanıdır!
TÜRKİYE, LAİK, DEMOKRAT VE HUKUK DEVLETİDİR!
ASLA ILIMLI İSLAM CUMHURİYETİ MODELİNİN GEREĞİ OLAN ELBİSEYİ GİYMEYECEKTİR!
TOPLUMSAL YAŞAM ASLA; DİNİ KURALLARA GÖRE İŞLETİLEMEYECEKTİR!
12 HAZİRANDA BU OYUN BOZULACAKTIR, BOZULMALIDIR...
BİZ KADINLARA DA BU DOĞRULTUDA ÇOK AMA ÇOK GÖREVLER DÜŞMEKTEDİR.
AYDINLIK GELECEĞİMİZ İÇİN, SUSMAMALIYIZ...

Hiç yorum yok: