MERHABA! HOŞGELDİNİZ:)))
http://www.facebook.com/profile.php?id=100000484844291 http://twitter.com/@Nurbeyan09
SİTEME KONUK OLDUĞUNUZ İÇİN SAĞOLUN! SEVGİLERİMLE...
http://www.yayinlist.com/kanallar/acikradyo.aspx http://www.radyosol.org/
5.12.2010
Atatürk'le Gelen Kadın Hakları
Atatürk'le Gelen Kadın Hakları
Sayın Üçok’un ‘’ Atatürk’ün İzinde Bir Arpa Boyu’’ isimli kitabı, Atatürk Devrimlerinin kazanımlarının önemi ve Atatürk’ün ‘’izinde’’ olduklarını söyleyenlerce; adım adım geri alınış sürecini aktaran Atatürk'le Gelen Kadın Hakları
makalelerden oluşuyor…
Kendisini rahmetle anıyor, 76 yıl sonra da olsa haklarımız konusundaki aymazlıklarımızdan uyanabilmemiz adına, sevgilerimle…
Kadın hakları açısından tarihe baktığımız zaman, İslâmiyetin bu yolda kadınlar yararına getirmiş olduğu yenilikleri dünyanın başka hiç bir yerinde ve çağındaki devrimlerle kıyaslanmayacak kadar büyük bir hamle olduğu açıkça görülecektir.
Şöyle ki:
İslamiyetten önceki kadın haklarıyla, sonrakiler arasında saptanan büyük farklar, bu gerçeği açıkça gözler önüne sermeğe yeterlidir.
6. yüzyılın Arap kadını, genellikle hak süjesi değil hak objesi idi. Nitekim cahiliye çağı denilen İslam öncesi çağda kadın evlenirken, velisi tarafından satılmakta ve bundan dolayı da satın alanın, yani kocasının mamelekinden sayılmakta idi.
Öyle ki koca öldüğü zaman, karıları mirasçıları arasında bölüşülmekte ve oğulları üvey anneleri ile evlenmekte idiler. Doğaldır ki, bu durumda kadının miras hakkı da yoktu.
Çünkü kendisi mirasın konularından birisi sayılmakta idi. Kocalar karılarını hiç bir şarta bağlı olmadan boşayabilmekte idiler ve dul kadınlar da bir yıl süre ile hiç bir temizlik yapmadan, bir çadırda oturmak zorunda idiler.
Ayrıca bazı Arap kabilelerinde kız çocuklarının öldürüldüğü de herkesçe bilinmektedir. 7 nci yüzyılın başlarında İslamiyet âyet ve hadislerle kadına kişiliğini tanıdı. Bundan böyle “ergin ve mümeyyiz kadın tam ehliyetli hak süjesi haline geldi. Artık o mirasın konusu değil, bazı durumlarda erkeğin yarısını almakla birlikte, bu hakkın da sahibidir.
Evlenmede kocanın vermesi gereken bedel, artık kadının velisine değil, doğrudan kendisine ödenecektir. Böylece kadın, boşanma veya dul kalma durumları için bir tür garanti elde etmiş olmaktadır.
Kadının iktisadi ve ticari hayatta istediği gibi çalışabilmesi için hiçbir engel kalmamıştır. Evlenirken iradesini beyan etmesi şarttır. Üvey oğulları ile evlenme zorunluluğu kaldırılmakla kalmamış, hatta yasaklanmıştır.
“ilim tahsil etmek her Müslüman kadın ve erkeğe farzdır” hadisi ile de bilimsel alanda kadınla erkeğin farklı olmadığı gösterilmek istenmiştir.
Ancak tarih boyunca büyük İslam âlemindeki kadınların büyük çoğunluğu kendilerine İslâmiyetin tanımış olduğu bu haklardan tamamıyla habersiz ve bu hakların bilincine varmadan gene de erkeklerin adeta bir kölesi gibi, birçok bakımlardan eski yaşayışlarını sürdürüp gitmişlerdir.
Çünkü İslam ülkelerinde, en ücra köylere kadar eğitim, değil kadınları; erkekleri bile ele alıp yetiştirme yollarını aramamıştır…
1926 yılında Medeni Kanununun kabulü ile ve 5 Aralık 1934’de kadınlara siyasal haklarının tanınmasıyla, Atatürk de tarihin en büyük devrimlerinin birini gerçekleştirmiştir.
Ancak büyük şehirlerimizde ve kasabalarımızda kadınların bugün bilim, bürokrasi, teknokrasi, öğretim, eğitim, ticaret ve ekonomi alanlarında yüklenmiş oldukları rollere bakarak kendimizi aldatmayalım.
Bugün bile Türkiye’miz kadınlarının büyük bir bölümü Cumhuriyet'le gelen devrimlerin, kendilerine tanımış olduğu haklardan habersizdirler; hatta İslâmiyetin vermiş olduğu haklardan da habersizdirler…
Bu cümlemi bir örnek vererek açıklayalım:
İslam dini, dinsel bir evlenme kuralı getirmemiştir yani Hıristiyan kişilerin kilisede rahibin önünde evlenmek istediklerini beyan etmeleri ve doğan çocuklarını vaftiz ettirip adları yazılmış olan kilise defterinin aynı sayfasına kaydettirmek gibi bir saptanma işlemi Müslümanlıkta öngörülmemiştir.
Kilise öteden beri hem evlenmeleri hem doğumları saptayan bir çeşit nüfus kütüğü görevini yapmaktadır. İslam hukukuna göre evlilik sadece iki erkek tanık önünde sözle ifade edilmekten öteye gidememiş olduğundan evlilik zevalinden sonra bile iki erkek tanıkla saptanabilmekte idi. Böylece dini bir nikâhın olmayışı birçok kişileri eski geleneklerine göre evlenmekte adeta serbest bırakmıştır.
Yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğunda evlenecek olanlardan “izinname” adı verilen bir resmi belgenin istenmesi de evlenmeleri saptama imkânı vermemiştir. Taraflar resmi belge olmadan da aralarında bildikleri gibi evlenmeye devam etmişlerdir ve hâlâ da etmektedirler.
Bugün hâlâ en ücra köylerimize kadar öğretim ve eğitimin girmemiş olması, girdiği yerlerde de yetersiz bulunması en ilkel evlenme biçimlerinin günümüze değin geçerli olması sonucunu vermiştir.
Bence bugün kanunlarımızda kadınlarla erkeklerin eşitliğini bozan önemli hayati bir hüküm yoktur. Onun için Türk kadınını bundan böyle kadınlara yeniden haklar veya eşitlik hakları kazanmak için bir mücadeleye atılmak zorunluluğunda görmüyorum.
Kadınların ancak kanunlarımızın kendilerine tanıdığı hakların bilincine varabilmeleri ve onları erkeklerin baskısından uzak, serbestçe kullanabilmeleri için, bir eğitim ve öğretim seferberliğine inmek zorunluluğunu kabul ediyorum.
Ta ki kadın yalnız oy verme hakkı olduğunu bilmekle kalmasın, bu hakkını kocasının veya kendi üstünde etken olan başka erkeklerin baskısından uzak özgürce kullanabilsin…
Bahriye Üçok
Atatürk'ün İzinde Bir Arpa Boyu sf.81
SİZE ŞİKÂYETİM VAR ATAM!
Yönetici kadrolarında:
422 şube müdüründen yalnızca 69’u,
77 daire başkanından yalnızca 8’i,
40 genel müdür yardımcısından yalnızca 3’ü,
922 ilçenin eğitim müdüründen yalnızca 5’i KADIN ATAM!!!!!!!!!.
81 il eğitim müdürü ve yedi müsteşar yardımcısı arasında ise tek bir kadın bile yoktu.
Merkezdeki 16 genel müdür arasında ise kadın olarak yalnızca, o da ZORUNLULUKTAN Kız Teknik Eğitimi Genel Müdürü Emine Kıraç vardı.
İki kadın atamasıyla şimdilik sadece üye sayısı üç yükselmiş oldu.
Üst düzey yönetici koltuklarının yüzde 93’ünde erkekler,
Yüzde 7’sinde de kadınlar oturuyor.
20 müsteşarın tümünün erkek olduğu kamuda,
79 müsteşar yardımcısının sadece ikisi kadın ATAM!
Bakanlıklarda 96 genel müdür koltuğunun 91’inde erkekler bulunuyor, buna karşılık sadece dört kadın genel müdür var
Valilerinin tümünün erkek olduğu Türkiye’de
450 vali yardımcısının da ancak 12’si kadın.
989 kaymakam arasındaki kadın sayısı da 19’la sınırlı kalıyor…
BUNLAR EĞİTİMİNİ ALMIŞ KADINLAR ARASINDA YAŞANAN HAKSIZLIKLAR!
TOPLUMDAKİ KADININ KONUMUNU NE SİZ SORUN, NE DE BİZ SÖYLEYELİM!
KABAHHATTİN ÇOĞU BİZİMSE DE; DURUM BU ATAM!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder