MERHABA! HOŞGELDİNİZ:)))
http://www.facebook.com/profile.php?id=100000484844291 http://twitter.com/@Nurbeyan09
SİTEME KONUK OLDUĞUNUZ İÇİN SAĞOLUN! SEVGİLERİMLE...
http://www.yayinlist.com/kanallar/acikradyo.aspx http://www.radyosol.org/
31.10.2010
İNSAN SICAKLIĞI…
O gün ilçemize İzmir Karşıyaka'dan gelen bu grupla, tesadüfen karşılaşmıştım. Cumhuriyet coşkusunu yaşamak ve yaşatmak kararlığıyla çıkmışlardı yola, ben de onlara rehberlik edip, Seyir Cafeye götürmüştüm. ONUNCU YIL MARŞI' nı büyük bir coşkuyla söylediğimiz andan bir kare bu da...
BU COŞKUMUZ HİÇ ENGELLENEMEYECEK! BİZ CUMHURİYET KADINLARI ATAMIZIN ARMAĞANI OLAN CUMHURİYETİ; SONSUZA KADAR YAŞATMA KARARLILIĞINDAYIZ...
Gaflete düşenlere üzülsek de; kimsenin gücü gururumuz olan CUMHURİYETİ elimizden almaya yetmeyecektir:))
İNSAN SICAKLIĞI…
Güzel bir gün geçirmek adına çıkılan yolun sununda bazen, beklediklerimiz gerçekleşmez; heybemizdeki yorgunluğumuzla dönüveririz gerisin geriye...
Bazen de tam tersi bir anı yaşamak vardır da günde, evden çıkarken bunun farkında bile olmayız…
Yakın geçmişte, zaman kavramlarını iyice karıştırdım, gecelerinde hacıyatmazlık düştü payıma çokça, sabahlara da uyanamaz oldum…
Öyle ki kahvaltımı yaparken; çalışanların mesai saatleri sona yaklaşmış oluyordu çoğunlukla…
Saat kurmak da işe yaramayınca, birçok sorumluluklarımı arkamda bırakmış bir emekli olarak, yaşamın gecesiyle, gündüzünün, bu tersine dönmüş haline kaptırdım gitti kendimi bir süredir…
Bu sabah, Seyir Cafede kahvaltı sözü verdiğim arkadaşa, mahcup olmama adına, saati bir hayli uzağa bırakarak, önlem almaya çalıştım kendimce. Çalan zili durdurma adına çıktığım yatağa geri dönmeyerek; diğer normal insanların kalkma standartını yakalamış, hem verdiğim sözü tutmuş, hem de bu uyuşukluğuma son vermek için, ilk adımı atmış olacaktım belki de.
Zil çalmadan bir saat önce uyandım, daha bir saatim varmış deyip; o yatağa geri dönmedim…
Saat 10:00 da öğretmen evinin bahçesinde buluşacaktık arkadaşla. Sokağa adımımı attığımda; iğne atsan yere düşmez deyimini doğrularcasına, insan kalabalıklarıyla karşılaştım. Tek tek yüzlerine bakıp, okumaya çalıştım, uzun uzun…
İsyan, suçluluk, kandırıldım, elim kırılsaydı da, amaaa durrr!
Son gülen iyi gülermişleri okudum!
CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
Nedeniyle, sokaklara akan insan selinden de; nemalanmak gerek deyip! Kısa günün karı arayışında olan baloncular, simitçiler ve ekmeğini taştan çıkarabilen, tüm güzel insanlar da erkenden stadın çevresindeki yerlerini kapmıştı…
Öğrenci grupları bando sesleriyle güne büyük bir coşku veriyordu, tıpkı daha önceki bayram kutlamalarımızdaki gibi... Halk katılımındaysa, bu kez daha fazla destek verme amacı vardı! Ama yüzler asıktı; yakın geçmişteki desteklerinden dolayı, suçluluk hissine kapılmış gibiydiler!
Bunun telafisi içindeydiler de; haykırmak istedikleri özlemleri, isyanları, itirazları, beklentileri var gibi…
Gibi, geldi sanki bana…
Son zamanlarda medyada konuşulan ve tartışılan konulara, getirilmeye çalışılan, eski köye yeni adetlere karşı bir tepki olarak okudum; yüzlerindeki duygularını!
27.Ekim.2010 da Muammer ve eşi Deniz Ketençioğlu’ nun ekip arkadaşlarıyla birlikte verdikleri konsere katılmak için Atatürk Kültür Salonunu hınca hınç dolduran insanların yüzünde de okumuştum, aynı duygu selini! Konser öncesi ve arasında birebir konuştuklarımın ağzından dökülen kelime dizinleri, yüz okumamdaki vardığım tespiti doğrularcasına birebirdi…
Birkaç gün önce bir arkadaşa, tamam cuma günü, saat on, uygundur deyip; bir kahvaltı sözü verdiğimde. O gün bayram olduğu aklıma gelmedi.
Öğretmen evinin caddesine girdiğimde, ortalık pür neşeydi! Arkadaşla orada buluşacaktık. Kapıya geldiğimde kapının yanı başındaki boyacıya selam verip, günaydın derken; onun ve yanı başındakinin, gözlerindeki alaycı bakışlardan aldığım negatif olumsuzlukla:
- Hayrola ne bu ses? Öğretmen evine ufolar iniş yaptı da; konuk mu bıraktı? Dedim...
- Ne bileeemm hocam? Maşşallah sabah sabah çalıp, söylüyorlar, nedir anlayamadık, dedi. Ayakta duranı...
İçeri girdim üç beş masayı birleştirmiş kadınların keyfine diyecek yok; hakkket:)))
Dayanamadım:
- Keyfiniz daim, neşeniz bol olsun kadınlar! Üzerinize toz konsun istemem ama tepki alıyorsunuz; sizi anlayabiliyorum! Coşkunuzu yürekten paylaşmak istiyorum da!
Burası TİRE...
Dedim, bozuldular!
Beni anlayabilsinler istedim ve:
- Güle oynaya gelmedi ki BU CUMHURİYET!
Üstelik güzelim DEMOKRASİNİN kıymeti bilemedik de; kapıya dayandı TEOKRASİ…
Gerçekten kutlamamızı yapalım, yapalım ama! CUMHURİYET’İN, kurtarılacak hâlda olduğunu da unutmayalım, dedim...
Kalktı gitti kalabalık ve masada piç gibi; yalnız kalıverdim!
Pes etmeyen yanımı çok seviyorum. Sigaramı bitirememiştim ki aklımda esen yel ile arka kapıya fırladım. Park halindeki dolmuşun içindeki kadına seslendim:
- Bekleyin beni bir dakika; yanınıza geliyorum dedim.
Gittim, İzmir Karşıyaka'dan geldiklerini öğrendim…
- Ben de SEYİR CAFE’ YE kahvaltıya gitmek için; bir arkadaşla buluşmaya gelmiştim. Belli ki çevreyi tanımıyorsunuz. Ve de düzenlediğiniz gezinizde eğlenmek istiyorsunuz! Hadi buyurun, SEYİR CAFE’YE birlikte gidelim, sahibi yakın dostumdur dedim...
Düşündüler, sorular geldi peş peşe...
- Uzak mı?
- Fiyatlar uygun mu?
- ... Vs… vs...
Gitmeye karar verdiler...
Hem, arkadaşın CAFE sine sabah sabah kalbalık bir müşteri grubu götürmüş oldum…
Hem, benim günüm eğlenceli geçti…
Cafeye adım atar atmaz, arkadaşın PC isini kullanıp, bir gün önce facebook sayfama attığım, ONUNCU YIL MARŞINI açtım, yüksek volümde! Çünkü sesten rahatsız olacak kimsecikler yoktu yakınımızda…
Arkası kesilmedi, saatlerceee eğlencenin...
Hem de, bir ay öncesinden hazırlanılamaya çalışılmış olan bu gezi grubuna; çok güzel ve sakin bir mekânda, doyasıya eğlenme fırsatı sunmuş oldum...
Öyle ki içlerinden biri, özel kıyafetlerini de almış çantasına!
Mekânın içinde üstünü değiştirerek şalvarı, pullu bluzu, kafasındaki koca bir gülü, özel makyajı ve de en önemlisi;
YÜZÜNDEKİ KOCAMAAANNNN GÜLÜŞLERİYLE!
Aramıza gelerek, coşkumuzu kaça katladı; bunun hesabını ben yapamam, yaşamak gerekir…
İçlerinde başörtülü kadınlar da vardı; orta yaşın üstünde olan...
Yanıma gelip:
- Biz derneğe gitmiyoruz. Ama CUMHURİYET GEZİMİZ var dediler, davet ettiler, katılmamızı istediler, birlikte çıktık yola ama! Dedi birisi...
Bir başkası da:
- İyi ki; karşımıza çıktın sabah sabah, Kadriye Hanım! Bize çok güzel bir gün yaşattın, dedi...
- Onu biz bilemeyiz, Ona sormak gerek!
İyi ki sabah sabah karşıma çıktınız desem! Belki benim, daha geçerli nedenlerim vardır…
Kim, kimi, niçin?
Sabah sabah!
Kimin karşısına?
Niye çıkardığını?
Ancak o bilir dedim...
O, güzel geçen saatlerin sonuna yaklaşıldığında;
ONUNCU YIL MARŞIYLA!
Karşıladığımız konuklarımızı…
Bu kez gene;
ONUNCU YIL MARŞIYLA!
Uğurladık ama sabah sabah esen, soğuk rüzgârların yerini; insan sıcaklığı almıştı…
Yarım otobüs tabir edilen araçlarına binerken güzel insanlar, sevgilerimizle uğurladık onları.
Bir de bayrak istediler benden:
‘’Aracın önüne bağlasaymışız keşke! Unutmuşuz!’’ Diyerek...
Kendi ellerimle bayraklarını bağlayıp araçlarına, ait oldukları mekânlarına uğurladım; her birini el sallayarak…
‘’En kısa zamanda gene geleceğiz hocam! Ama daha kalabalık gruplarla’’ diyerek, araçlarına binip uzaklaştılar…
Kadın sokağa çıkmalı, haykırmalı. Kadın okumalı, öğrenmeli ve öğretmeli. Kadın, kadını üreme fonksiyonu ile sınırlandıran kapitalizmi yıkmak için savaşmalı. Kadın, kadını esir yapan, gelenek ve ideolojilere karşı sistemli bir savaş içinde olmalı.
...
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon’a doğru.
Nâzım Hikmet
Grup gezilerinizde aklınızda bulunacak bir adres de;
SEYİR CAFE'MİZ olsun!
CAN DOSTLAR....
İletişim Bilgileri:
seyircafetire@hotmail.com
0- 232- 5112020
http://www.facebook.com/profile.php?id=100000484844291#!/group.php?gid=150152478339606&v=info
Derekahve Mah. Yeni Toptepe Yolu
TİRE_ İZMİR TURKEY
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder