22.01.2010

Demokrasi Şehidimiz, Sayın UĞUR MUMCU'NUN Anısına, Saygılarımla...


                                    Katlediyorlar Kahroluyoruz; Aradan Yıllar Geçiyor Unutuyoruz!

Ülkemizde yıllardır aynı senaryo uygulanıyor. Türkiye’de çağdaşlığı, laikliği, demokrasiyi savunanlar, katlediliyorlar! Ardından yetkililer:
“Kanı yerde kalmayacak; failleri yakalayacağız “ diyorlar…
Tepkiler zaman içinde yatışıyor; geçen zaman içinde olay unutuluyor. Yeni bir cinayet işlenesiye kadar; toplum suskunluğa bürünüyor. Halk katillerin yakalanacağına inanmıyor! Üçok’tan, Aksoy’a, Emeç’ten, Mumcu’ya, Kışlalı’dan, Hablemitoğlu’na değin birçok faili meçhul cinayeti aydınlatamayan devlet kurumlarına ve siyasilere kimse güven duymuyor!
24 Ocak 1993’te, Ankara Karlı Sokakta patlayan bir bomba; Uğur Mumcu’yu aramızdan, aldı! O korkusuz kalem, O cesur insan, bağımsızlığın, yurtseverliğin şairi, Saygı Değer Güzel İnsan; Mumcu da eli kanlı katillerce katledildi!
Cenazesinde on binlerce insan vardı. “Katiller bulunsun; hesap sorulsun!“ sloganlarıyla yürüdü…
Yürüdük, bağırdık, sesimiz kısılıncaya kadar…
Aradan yıllar geçti! Yalnızca yıl dönümlerinde anımsadık! Mumcu için düzenlenen paneller, söyleşilerde başlangıçta hınca hınç dolardı salonlar…
Sonra salonlarda azaldık! Meydanlarda ise yok olma noktasına geldik…
Konuşmalarda isimleri geçtiği zaman, içimiz sızladı ama o kadar…
Oysa katledilen Demokrasi Şehitlerimizin hepsi!
İnsanı, insanlığı, tümüyle Türkiye’yi evrensel değerlere ulaştırmak, daha güzel, daha kolay yaşanılır bir dünya için düşündüler ve yazdılar! Buna karşın; kendileri için hiçbir şey istemediler…
Acı ancak gerçek; örgütlülüğümüz giderek zayıflıyor! Yalnızca acıda bütünleşiyoruz! Tepkimizi haykırıyoruz; sonra dağılıyoruz! Aydınlık yarınlarımıza zemin oluşturacak; zamanlarda güç oluşturamıyoruz!
Yıllar önce yayınlanan “Liberal Çiftlik“ kitabında, Sayın Mumcu! “Şimdiye kadar kızarak yazdım, anlamadılar! Şimdi de gülerek yazıyorum; belki anlarlar!“ diyerek:
Ekonomimiz alaturka, liberazimimiz arabesk, sermayemiz nazlı, iş adamımız narin!
Ekonomide serbest, siyasette grekoromen güreşiriz! Uçan kuşa borcumuz; uçmayana hıncımız var…
Devrim yasak, evrim sakıncalı, döneklik yararlıdır! Az gelişmiş demokrasisimizde…
İfadeleriyle kara mizah yaptığı kitabında; “Solculuk Gelişiyor“ başlıklı yazısında, parçalanıp, bölünmüşlüğümüzü hicvedip, şöyle bitirmiştir!
“Solcuları bir araya getirmek için yapılan çalışmaların 2520 yılına kadar; süreceği anlaşılmaktadır. Sol fraksiyonların ve çeşitli sosyal demokrat görüşlerin, nerede bir araya gelmeleri gerektiği konusundaki tartışmaların; önümüzdeki yüz yıl içinde başlayacağı sanılmaktadır!“ demiş rahmetli…
Kendisinin yazmış olduğu bu kara mizahtan, burada toplanan bizlere de pay düştüğü gerçeğini, üzülerek anımsatmak istiyorum sizlere! Her birimiz bu duyarsızlık konusunda, çok da masum sayılmayız…
Zararın neresinden dönülürse kar saymamız umuduyla, yıllardır hep gözden kaçırıp, hakkını veremediğimiz, ortak kimliğimiz ve sorumluluklarımızın gereği olan, gerektiği anlarda güç oluşturabilmemiz gerektiği konusunda, çok da başarılı olamadığımız gerçeğinin, çok önemli ayrıntıyı her seferinde göz ardı etmemizin; hepimizin en büyük yanılgısı olduğuna inanıyorum! Bu duyarsızlığımız ve anlamsızca kısır çekişmelerin içinde zaman ve emek kaybımızın da bizim ayıbımız olduğu inancındayım!
Bu parçalanmışlığımızın, bölünmüşlüğümüzün, faturasını çocuklarımıza, torunlarımıza ödetme hakkımızın olmadığının ayırtına varıp; gücümüzü birleştirme, bütünleştirme eylemini başlatalım! Uzatıp birbirimize ellerimizi, birleşip, bütünleşelim, karanlıklardan birlikte kurtulalım! Bunu yaparken de ille de birbirimizi çok sevmemiz gerekmediğini anımsatarak!
24.01.2010’da da birçok farklı il ve ilçelerde, meydanlarda toplanıp, demokrasi şehitlerimizi anma programları yapacağız. Hiç birimizin, bir birimizin karakaşı ve kara gözünün hatırı için bu meydanlara gelmediğimizi anımsayıp! Bizi buralarda bulunma zorunluluğunu duyumsatıp, bizi aynı saatte, aynı alanda bulunmaya iten ortak kimliğimizin gereği sayarak; bundan böyle taşımaktan onur duyduğumuz bu kimliğimize hakkını verebilmek, gereğini yapabilmemiz umuduyla! Hepinize bir kez daha saygılarımı sunarak, daha duyarlı bireyler olmak zorunda olduğumuzu anımsatmak isterim…
Kaleminden başka silahı olmayan; yazarlık ve gazetecilik alanında, hiçbir tehdide kulak asmayan, Laik Türkiye Cumhuriyet’ini, korumak adına her yazdığını belgelere dayandıran; araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu, üretkenliğinin cezası olarak; katledildi!
Suçu: Düşünmek!
Araştırmak!
Ve Yazmaktı!
Bu gün 24 Ocak 2010
Uğur Mumcu’nun ölümünün, 17’ci yıldönümü!
O’nu hunharca katledenler; bilmeli ki!
Sayın Mumcu, fikirleriyle ve eserleriyle; sonsuza dek yaşayacaktır!
Benzer acıları, bir daha hiç yaşamamak umuduyla!

Hiç yorum yok: