24.05.2010

Aziz Nesin'e Mektuplar...

Bakanlığımız, Eskişehir Anadolu Açık Öğretim Fakültesi ile anlaşarak; biz öğretmenlere, ön lisans programı başlatmıştı, bir zamanlar. Ben bu uygulamanın başlatıldığı yılda, AÖF’te İş İdaresi Bölümünde ön lisansımı bitirmiştim! Zamanında hemen çalışma hayatına atılmak zorunda olduğum için Öğretmen Okulundan mezun olunca, üniversite sınavlarına giremeyip; çalışmaya başlamıştım. Çünkü Annem:
- Senin okulun bitince, elinde bir mesleğin olacak! Abin, Ticaret Lisesini bitirince, hemen iş bulamayabilir! Onun için ben, sadece Onun sınavlara girmesini düşündüm. Üniversitede, ancak birinizin okul masraflarını karşılayabilirim; kızım! Sen çok çalışkansın ama başından sana söyleyeyim de! Bu konuda hiç umutlanma yavrum, demişti!
Bu durumda yapılacak, aranabilecek bir çözümden, o günlerde hiç haberdar bile değildim! Kabullendim, abim de bu şansını kullanamamıştı! Zaten kullansa da sonunu getirmede çok zorlanabilirdi! Çünkü öğretmenliğe ilk başladığım yılda ben, sene sonunu getiremeden; annem vefat etmişti! Bu sebeplerden dolayı üniversiteye gidemeyen ben! Kızımla birlikte, tekrar okullu olmuştum. O ilkokul birinci sınıfa giderken; ben de iş idaresi bölümünde, lisans eğitimim için birinci sınıfa kaydımı yaptırmıştım.
Bunları yazmamdaki neden! Bakanlığımızın açtığı ön lisans eğitimini bitiren, intibakının yapılması için, emekli bir meslektaşımla, bir süre birlikte çalışmak durumunda kalışım oldu! Sınıf beğendiremediğim arkadaşım. Rapor hakkını kullanarak, çoğunlukla okula bile gelmemişti!
Ben, Bakanlığımın açtığı ön lisans programına kaydımı yaptıramazdım! Ben zaten, o zaman diliminde ön lisansımı bitirmiştim! Tekrar ön lisans okumaktansa; doğal olarak lisansımı tamamlamaya çalıştım! Çalıştım da ne oldu? Nelerle karşılaştım?
* Lisans eğitimim bitip de diplomamı alınca…
* Bakanlığım, İş İdaresi Bölümünde, aldığım eğitimi, mesleğim gereği saymadığı için intibakımı yapmadı…
*Dört yıllık bir emek ve hak arayışına girdim…
* Dört yıl, İdari Mahkemeye açtığım davanın, sonuçlanmasını bekledim…
* İkiye - bir çoğunluk oyuyla, davayı kaybettim…
* Savunmamı dinleyen, üç hâkimden birisi, beni haklı bulurken…
* Diğer ikisi, Bakanlığımı haklı bulmuştu…
* İki yıl da bir üst mahkemenin kararını beklerken…
* Gösterdiğim bir emsal ile dört yıllık eğitimime göre, intibak hakkımı hukuksal yoldan kazanmıştım…
*İl Milli Eğitime intibakımı yaptırmak için başvurduğumda…
* AÖF’ten mezun olduğum yıl, esas alınarak…
*Lisans mezunu bir meslektaşımla aynı, kademeye getirildikten sonra...
* Verilen dört kademenin, ikisi aynı anda, geri alındı…
* Gerekçe “Emsalini geçemezdi…“
* Biz çalıştığımız yıllarda, sınıfımıza ilköğretim müfettişleri gelip; o yılki çalışmalarımızı denetler ve rapor tutarak, çalışmalarımıza 100 üzerinden puan verirdi!
* Bakanlığımız da, her altı yıl üst üste, 90 nın üzerinde puan alan çalışanına, altı yılda bir defa olmak şartıyla! Bir kademe ilerlemesi veriyordu! Başarıyı teşvik babında bir yaklaşımla…
*Ben her yıl 90’nın üzerinde puan aldığımdan; bu kademe ilerlemelerinden iki tanesini hak etmiştim!
* İl Milli Eğitim Müdürüm bu iki kademeyi kast edip; “Şimdi bu verdiğimiz dört kademenin, ikisini sileceğiz ki! Yapılan intibakınla sen! Emsalini geçmemiş olacaksın!“ diyordu…
* Masal gibi…
* Bunlar çok farklı kazanımlar…
* Beni eş değer duruma getirdiğiniz lisans mezunu olan meslektaşlarımın içinden; herhangi birisi de her altı yılda bir kademe ilerlemesi almış olamaz mı? Siz, olası bu kişileri, bana emsal olarak varsaysanız! Bizim okuldaki herkes bu kademe ilerlemesini almadı ki sonuçta! Almayanlar, benim için bu emsalini geçmiş oluyor ama demediğine göre?
* Bu, bir yerde elmalardan, armutları çıkarmak gibi bir durum oluşturmuyor mu? Olması mümkün olmayan bir durum bu! Müdür Bey…
* Şaka gibi dediysem de; hiçbir hak talep edemedim! Aslında, ettim de alamadım…
* Dört yıllık emeğimin karşılığında; hakkım olan intibakımı, altı yıllık hukuksal mücadelemin sonunda, almayı hak etmişken! Şimdi de “Emsalini Geçemeze“ takılıp, iki kademe kaybına uğratılıyordum!
“Üstelik on iki yıldaki başarımın karşılığı olarak; Bakanlığımın bana verdiği bu iki kademe ilerlemesini şimdi! İl Milli Eğitim Müdürlüğüm; emsalini geçemez gerekçesiyle, geri alıyordu…“
Savunmasıyla bir altı yıl daha hukuk mücadelesini göze alamayınca. İlgili memurun yanına giderek; emeklilik dilekçemi vermiştim! O Memur Hanım, o gün bana ne diller dökmüştü de kararımdan geri adım attıramamıştı:
- Bak şimdi Hocam! Sen şimdi dilekçeni vermezsen, yarı dönemde değil de bu yılın sonunda emekli olursan! Bu durumda, bir teftiş daha geçirmiş olacağınız için, bir kademe ilerlemesini otomatik olarak, zaten alacaksınız!
Geriye yönelik beş yıldaki raporlarınıza bakıyorum; hepsinde puanınız, 90’nın üzerinde! Bu ne demek oluyor? Bak şimdi! Bu yıl da belli ki gene eşdeğer bir puan alırsınız siz! Bu hep böyle olmuş çünkü! Bu yılki puanınızla, “üçüncü altı yıllık“ başarınızdan dolayı; bir kademe ilerlemesini daha hak edeceksiniz! Bir kademe daha, oradan alacaksınız, demek bu zaten!
Siz şimdi, yarı dönemde değil de yılsonunda emekli olunca! Bu yarı dönem içinde iki kademe ilerlemesini birden, alacağınız için! Böylece, 2/2 sinden değil de, 1/1inden emekli olma hakkınızı; tekrar kazanmış olacaksınız! Deyip beni o anki duygusal yaklaşımımdan, caydırmak için gerçekten, çok içten bir yaklaşımla, yardımcı olmaya çalışmıştı!
Ben iki çocuk annesiyken okumaya karar verdiğimde, birinci amacım; intibak getirim değildi! Bunu, hakkım olduğu için almak istemiştim! Yaşadıklarımdan sonra, verdiğim emeklilik kararımın: “tavşan dağa küsmüş, dağın haberi bile yokmuş“ trajedisine; çok güzel bir örnek olacağının da farkındaydım!
- Dilekçemi işleme koyun lütfen; ben emeklilik hakkımı kullanmak zorunda hissediyorum, kendimi! Size iyi niyetinizden dolayı; teşekkür ediyorum ama gerekli evrakları imzalayıp, hemen gitmek istiyorum! Bu ortam ve şartlarda daha fazla çalışmayı doğru bulmuyorum, deyip ayrılırken:
- Ben size telefonumu vereyim; Hocam! Yolda veya evde sakin kafayla bir daha düşünün! Fikrinizi değiştirirseniz, tekrar gelmeniz gerekmez. Bana bir telefon etmeniz yeter! Buyurun Hocam! Deyip telefonunun yazılı olduğu bir parça kâğıdı uzatmıştı bana.
Teşekkür edip aldım ama o yıl; yarı dönemde de emekli oldum!
Biz, mantık çerçevesinde koyabileceğimiz bir yer bulamadığımız böylesi olaylar karşısında kalınca: “Tam da, Aziz Nesin’lik bir durummuş bu!“ deyip, gülüp geçiyoruz artık; Sayın Nesin!
Köy Muhtarının, “Kadından Müdür mü olur? Yaaa!“ yaklaşımını da unutamadığımdan; yıllar sonra…
Anlatılanlarda kim haklı?
Kim haksız?
Ayrıntısına hiç takılmadan!
Dilimin döndüğünce, araya giren başka olaylarla da harmanlayarak; sizinle paylaşmaya çalıştım! Keşke şimdilerde, bu konuya olan yaklaşımda, olumlu gelişmelerin olduğunu söyleyerek, mektubumu bitirebilseydim!
Günümüzdeki son durumu görebilmek için internette yaptığım, araştırmada ulaştığım bilgiyi sizinle paylaşarak; mektubumu bitirmeyi daha uygun buldum!
Milli Eğitim Bakanı Çelik’in, CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin soru önergesine verdiği yanıt, eğitimde kadın yöneticiye yer olmadığını ortaya çıkarırken; edindiğimiz bilgiler ise!
* 922 İlçe Milli Eğitim Müdüründen; sadece 5’nin kadın olduğu!
* 81 İl Milli Eğitim Müdürü arasında ise hiç kadın olmadığı!
* Bakanlığa bağlı 16 Genel Müdürlük arasında sadece; Kız Teknik Öğretim Genel Müdürünün, kadın olduğu!
Bilgilerinin verilmesiyle; Milli Eğitimde, Kadının Adı Yok! Gerçeğini bir kez daha görmüş olduk!
Eğitim Erkek Yöneticiye Emanet
* Bakanlığa bağlı Genel Müdür yardımcıları arasında da durum farklı değil.
40 Genel Müdür Yardımcısından; sadece 3’ü kadın!
* Bağımlı 77 Daire Başkanı arasında ise kadın Daire Başkanı sayısı 8!
* Bakanlığa bağlı 422 Şube Müdüründen, 354’ü erkek, sadece 69’u kadın yöneticilerden oluştuğu!
Milli Eğitim Bakanı, bu önergeye cevap hakkını kullanırken:
* 644 bin 160 kadrolu öğretmen arasında;
* 338 bin 727 erkek öğretmen!
* 305 bin 433 kadın öğretmen, olduğunu da bildirdi!
( kaynak: www-CaNFRM. COM )

Bir iki zorunlu ev işlerimi yaptıktan sonra, gene masamın başına geçerek;
Anılarımı sizinle paylaşmaya devam edeceğim. Bundan sonraki mektubumun konusu için kafamda belirlenenlerden, seçimimi yapamadım şu anda! Tekrar döndüğümde, önceliği kapacak olanını, ben de merak etmeye başladım!
Görüşmek Üzere! Hoşça Kalın!
Saygılarımla…

Hiç yorum yok: