5.10.2010

Aziz Nesin’e Mektuplar…

Haydi Kadınlar Aktif Siyaset Arenalarına Doluşun LÜTFEN!
Yoksa Bunlara İnanmanız Mümkün Olmayacaktır.......
Ve Sayın NESİN;
Zamanı durduramıyoruz, acısıyla tatlısıyla yaşıyoruz! Atamayla göreve getirilen ilçe başkanımızın dediği gibi oldu! Bir dahaki seçimlerde çok güçlü, kuvvetli bir adayla yola çıkıldı! Genel Merkezin o dönemde durumu da iyileşmişti; kesin bilmiyorum ama yönetimdeki arkadaşlarımdan duyumuma göre iki kez epey yüklüce para yardımı da almışlar, iddia etmiyorum, duyumumu paylaşıyorum Sayın Nesin!
Ben bir dolmuşla, bir gurup kadın ve gençle seçim çalışmalarımı, zaman olarak hiç aksatmadan, Genel Merkez’imden beş kuruş yardım alamadan derken, kesinlikle bir suçlama veya yakınma içermiyor bu tespitlerim! Ben köyde doğup, hep köyde çalışarak emekli olan bir öğretmen olarak; yokluğu iyi bilenlerdenim! O dönemde, Genel Merkez’imizde de para yoktu ki…
Yokluğu, yoksulluğu bilmek, anlamak, mücadele etmek kadar. Bence, elimizde kilerimizin de anlamını, önemini bilip, bilmekle de kalmayıp, şükredebilmek de çok önemli bir kazanımımız olmalı! Bir süre sonra ben, hiçbir toptancıya beş kuruş borcum yokken; esnaf kan ağlarken, fabrikalar peş peşe kapanırken, ben hırs yapmayıp olaya temkinli yaklaşıp, fazla açılmayı göze alamadan, götürmeye çalıştığım, işyerimi kapatmam için benden kaynaklanan bir tek neden yoktu aslında. Dükkân beni doyuramasa da ben üç aylığımla onu doyurabiliyordum. 2001 krizinde buna bir süre daha devam edebilirdim. Ama görünmez bir elin gücü, müşteriye iş yerimden adım attırmaz olmuştu sanki!
Geçenden bir akçe, geçmeyenden; üç akçe misali! Ortalıkta bir delilik dolaştığını hissedebiliyordum…
Eğer benim o dönemde kazanılmış emeklilik maaşım olmasaymış, bırakın dostu düşmanı! Bir şekilde O’nu da kucağımda bulmuştum ben! Kendi rızam ve isteğimle değil de çocuklarımın baskısı ve bana vermek isteyen birinci sahibinin, kendisine sadece üç ay bakabildikten sonra; sahip değiştirmesiyle henüz üç aylıkken, bizim olan! On beş yıldır kendisine hizmette, bir kusur etmediğim, o koca kulaklı, badem gözlü, fincan burunlu, uzun tüylü, dört ayaklı, türünün sahibine sadıklığıyla ün yapmış, kuyruksuz, Bızdık bile! Düştüğüm duruma gülenlerden biri olurdu. Ne yazık ki…
Son saniyeye kadar yürütmeye çalışmıştım, aldığım sorumluluğu aynı zamanda bana destek vermesi gerekenlerle anlamsız mücadelemi! Bu bir benzetme değil, tam da öyle olmuştu. Son çalışmalarımız esnasında, seçim günü, bir şikâyetimizi paylaşmak için gittiğimiz, İlçe Emniyet Teşkilatı Binasında! İlçe Emniyet Amirimizin, bize ikram ettiği çayı içerken, şikâyetimizin bir parçası olarak, yanımda edilen telefonla, ben o gün, bir saat birlikte, sandık çalışanlarını gezmiştim oysa o arkadaşlarla. O telefon görüşmesinden yola çıkarak; sormak zorunda hissettiğim sorularıma verilen yanıtlarda!
Meğerse bu gurubun benimle birlikte sandık çalışanlarını gezerken; bir başka adayla biz birleştik! Mesajını önceden fısıltı gazetesiyle duyurusunu yaptıklarından! Ki benim bilgim yoktu! Seçim günü de benimle gezip; seçmene bu haberi teyit etmeye çalışıyorlarmış! Bu acı gerçeği öğrenmiş bir aday olarak seçim günü, Emniyet Amirinden Özür dileyip, çayımı yarım bırakarak:
- Bu öğrendiklerimden sonra burada bir saniye bile kalamam; kusura bakmayın Ali Bey, siz şikayetimiz için gerekeni, nasıl olsa yaparsınız! Bu tartışmamızın, makamınızda olması, sizin için de bir şansızlık ama dedim. O da:
- Siz kanlı bıçaklı düşman değilsiniz ki, Hocam! Sakin olun lütfen, demişti bana.
19 Nisandan sonra, o dönemdeki İlçe Emniyet Amirimiz, Ali Bey’in dediği gibi, hiçbirisi düşmanım olamazdı! 18 Nisandaysa, yüzüne maskeleri takıp, art niyetleri gün ışığına çıkmış bu kişilerle bir saniye, aynı metrekareyi paylaşmayı bile, kendime yapabileceğim ağır bir hakaret olarak algılayacağım için; tartışmayı anlamsız bulup, hemen oradan, onlardan uzaklaşmam gerekirdi. Ama öncesinde; kalabalık bir erkek partili gurubun içinde, kadın olarak, benden başka, bir arkadaşım daha vardı, kendisine:
- Eğer bu gerçeği sen de biliyorduysan; hiç olmazsa bu aşamadan sonra, arkadaşlar kadar dürüst ol, sen de kal! Bilmiyor ve doğru bulmuyorsan benimle gel, istersen! Dedim…
O da en az benim kadar şaşkındı o an:
- Sabah yediden beri ilçe binasında biz bu arkadaşlarla hep beraberdik de! Bunu sen nasıl fark ettin? Niye itiraf ettiler anlayamadım! Sen mi yanlış anladın? Onlar mı hatalı? Ben hiçbir şey anlamış değilim! Tabii ki bilmiyordum ve seninle geleceğim! Demişti…
Aslında itiraf eden yoktu. Ben satır aralarını okumayı öğrenmiştim. Küçük bir açığı yanımda yapılan telefon konuşmasıyla ele vermişlerdi! Ben de o anda daha net yanıtlar gerektiren soruları, diğer adaylardan biriyle çok samimi bir şekilde konuşmasından kuşkulandığım, adını bile bilmediğim o anda öğrendiğim beyefendiye yöneltmiştim; beynimi kemirmeye başlayan sorularımı!
O da bana gayet dürüstçe cevaplar vermişti! İkiyüzlü davranan, benimle birlikte çalışmam gereken arkadaşlarımdı! Benim sorularıma da yalan yanıtlar vermediği için, gocunacak bir durumu olmayan bu beyefendi! Dolaylı bir itiraf yaşamıştık, geriye sayımın başladığı saatlerde! 18.04.1999’da! Saat 09.00 ile 10.00 arasındaki bir zaman diliminde…
Çok kısa bir sürede kendimi toparlayıp, başka güvenilir bulduğum birkaç arkadaşla sürdürmüştüm o günkü sandık çalışanlarını ziyaret etme çalışmalarımı. Onların içinden de bir sonraki seçimlerde; İlçemizden, bizim savunduklarımızı, bir adım daha ileride tartışmayı, savunmayı doğru bulan, başka partiden milletvekili adayı olmuşlardı ikisi…
Ben o anda aslında bir gün öncesinde yapılan haksızlığın demem çok kibarca bir ifade olacak! Son çalışma gecesi bir gurup arkadaş kahveleri gezip:
“Adayımız çekildi“ demişler...
Bunu da ben ertesi gün, son günümüz olan 17 Nisan çalışmalarına başlamak için evden çıkmak üzereyken çalan ev telefonuma bakmak amacıyla geri döndüğümde öğrenmiştim. Arayan kimliğini saklamıyor ancak dün gece geç saatlerde kahvehaneleri dolaşıp; “adayımız çekildi“ diyenlerin içinden herhangi birinin ismini vermeyerek; paylaşıyordu benimle! Israrlarım karşısında:
- İsim vermemi sakın bekleme! Kan çıkar Hocam! Ben böylesi bir riski göze alamam da…
Neden çekildin Hocam! Evet, belki kazanamayacaktın ama! Biz senin bu mücadelende seninle gurur duymuştuk. Kendinden öteye bizi bile zor durumda bıraktın; çünkü biz senin gösterdiğin medeni cesaretten dolayı, yakın çevremizdekilere hep övgüyle bahsettik! Senin adına onlardan oy bile istemiştik! Şu an o insanlarla karşılaştığımda ne diyeceğim? Diye düşünüyorum…
Diyordu… O güne kadar bir gün bile ilçe binamıza gelmeyen ama siyaset anlayışı olması gerektiği gibi olan bu küçük esnaf tanıdığım! Daha doğrusu seçim çalışmalarım esnasında tanıdığım bir dost!
Çok şaşırmış bir anlam verememiştim! Böyle bir şeyin olmadığını söyleyip, o anki duygularımı paylaşmıştım kendisiyle…
Son gece çalışmalarda son yumrukların atıldığı bir gece! Sinirler gergin ve ortalık pek de tekin sayılmaz! Diye biliyordum; yanımda öyle birkaç kadın ve gençle bu çalışmaları yapmaya göze alamamıştım. Ben o gece evimde olmakla kedime en büyük haksızlığı yapıp; karda yürüyüp izini belli etmeyenlerin ekmeğine yağ sürmüş olacağımın ayırtında bile varamamıştım! Öğrenme devamlılık göstermesi gereken bir süreçmiş…
Son günde benim öğrendiğim de bu gelişmeler olmuştu. Seçim günü yaşananlar ise tüm bunların üstüne tuz biber ekmişti sanki…
17 Nisan günü boyunca bu soruyla çok fazla karşılaşmıştım! Gün boyu dolmuşumuzun ses düzeninden; çekilmedim, çekilmeyeceğim demiştim ama…
18 Nisan1999’da Sandık Başkanlarının:
- Keşke biraz daha erken gelebilseydiniz! Sabahtan beri o kadar çok kişi kadın aday çekildi mi? diye sordu ki!
Bize resmi bir bilgi verilmedi, bilmiyorum demekle yetindim…
Demişlerdi…
Birçoğu…
Çamurlaşabilen, insanlarla hiçbirimiz; hiçbir şekilde, karşı karşıya gelmesek, ne güzel olur!
İÇİNE MELEK KAÇAN DOSTLARIMIZ OLSUN!
TEK AYAK ÜZERİNDE 99 TİLKİYE EMİR VERENLERDEN, UZAK OLMAK ÜMİDİYLE BU MEKTUBUMA DA NOKTAYI BIRAKAYIM SEVGİLİ NESİN…
İYİ Kİ VARSINIZ! SAYGILARIMLA, HOŞ KALIN EFENDİM. EN KISA ZAMANDA GÖRÜŞMEK ÜZERE, SEVGİLERİMLE…..

Paylaştıklarım hiç iç acıcı değildi; bari güzel bir manzara paylaşrak telafi edeyim dedim. Seyir Cafeden grup vakti...
Umarım, zaman ayırdığınız için pişman olmayanlardansınız! Reklamlara da bir tık atar mısınız:)))

Hiç yorum yok: