3.10.2010

Paylaşmaya Değer Bulduğum Bir Anım


Göç isimli öykümü yayınlamaya karar vermiştim gün içinde ancak bu gece geç saatlere sarkabilir buna zaman ayırabilemem. Öyküyü okumak için gelen ziyaretçilerimle bir anı yazımı paylaşmak istedim. Daha az zamanımı alacağı için sevgilerimle:))
SAYIN AZİZ NESİN
Bu güne kadar unutamadığım, bundan sonra da bilincimin açık olduğu sürece unutamayacağım gibi görünen yaşanmışlıklarımı, sizinle paylaşmaya devam edeceğim.
Bir sabah henüz başka köyün dolmuşundan inmiş, okuluma uzanan köyümün yolunda 15- 20 metre kadar yürümüştüm ki ovadan köye gitmek için traktörüyle yola çıkmış olan Sabri Amca, yanı başıma gelince durup:
- Atla Hocam! dedi.
Traktörün römorku yok, arkaya bağlanmış küçük bir kepçe, kepçenin içine de üst üste bırakılmış olan içi yem dolu çuvallar; çuvalların üzerine oturup, okula kadar götürülmüş olmam anlamına geliyordu bu “atla hocam“ teklifi:
- Sağ ol Abi! Hava güzel, yürüyeyim ben, dedim.
Sabri Amca kararlı:
- Bıkmadın mı be bu yolu yürümekten? Atla işte, atıvereem seni okula kadaa! Deyince ayıp olmasın, traktör olduğundan nazlanıyormuş konumuna düşmemek için:
- Tamam, dedim.
Yerleşmeye çalışırken küspe çuvallarının üzerine, çok hızlı mı kalktı? Ben mi henüz oturduğum yerde tutunacak bir yer bulamamıştım? Anlayamadım kendimi köy yolunun ortasında sırt üstü, boydan boya uzanmış bir halde buluverdim. Plan defterim kucağımdaydı, o da benimle birlikte uçarak, yolda yanı başıma düştü. Sefer tasım kepçede kaldı. Bir seksen uzandığım köy yolunda toparlanıp, üstümü başımı silkeledim. Vücudumu dinledim, o an ağrıyan bir yerim yoktu.
Geri dönüp hastaneye mi gitsem? Hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam mı etsem? İkilemi arasında gidip geldim. Sabri Amca benim düştüğümün farkına bile varamamış, yoluna kalktığı hızla devam etmişti zaten! Okula gitmeye karar vermiştim. Yolda çok keskin bir dönemeç vardı. Bu dönemeci alırken Sabri Amca çuvallarla göz teması kuruyor, kurmasıyla birlikte ani bir fren yapma gereği duyup, duruyor. Beni göremeyişine çok şaşırıp; korkuyor. Bu çuvalların üzerinde olmadığına göre, mutlaka düştü! Düştüyse ben nasıl fark etmedim?
“Hay aksiliğe bak sen! Sabah sabah çıktım kızın karşısına; üstelik kepçeye de binmek istemedi! Ne diye ısrar ettim ben! İnşallah kötü bir şey olmamıştır. Geri dönüp bakmalı da, nasıl bakarım ben şimdi hocanın yüzüne?“ deyip yolun ortasından geri döndüğünde beni yürürken gördüğünde çok sevindiğini söylemişti! O sevinçle gelip, yanı başımda durduğunda koyduğum tavırdan, kendini suçlayıp, bir hayli utanmıştı.
- Aman be Sabri Abi, sabah sabah çıktın yoluma. Tutturdun atla diye! Daha çuvalların üzerine yerleşememişken, kendimi yerde buldum. Çok acelen vardıysa, niye atla atla diye o kadar ısrar ettin? İnsan bir gaza basmadan önce, tamam mı? Yerleşebildin mi? Demez mi yaaa? Derken, O:
- Ne diyoon, Hocam sen yaaa? Ben deliye döndüm, seni kepçede göremeyince! Köye gidemedim, geri dönmee utandım! Kendimi suçladım, durdum! Aaha inan bak, karşıdan seni yürüyüp durduğunu görüverince; çok şükür, Yarabbim! Çok şükür! Fena bi şey olmamış yalım deye, bi sevindim bi sevindim bilemezsin, vallah!
Telaşlıydı, korkmuştu, suçluluk duyuyordu!
- Şaka yaptım Sabri Abi! Bunda kasıt aranabilinir mi? Oldu işte bir kaza; ama sakın ısrar etme, binmem! Dur da sefer tasımı alayım.
- Vallah çok korktum aaah! Binme de, sen okula gitme bence! Ben geçerken durup haber veririm. Bu düşme işi hafife alınmaz, derlee! Sıcaklınan şimdi annayamazsın da, sona çıkaaa kokusu!
- Umarım bir şey olmaz, acıyan bir yerim yok, şimdilik. Ben okula gideyim, dedim.
Defalarca, kusura bakme eyii mi? dedi. Art niyetin olmadığı yerde bence, kusur falan olmaz! Hadi sana iyi günler deyip; ben traktörün çıkardığı toz bulutlarının arasında, tabanvayımla yoluma devam ettim.
Birkaç yıl sonra ikinci el bir Murat 131 alarak, bu yol sorunuma bir çözüm getirebilmiştim. Gene aynı yolda bir gün, Sabri Abi ile karşılaştım. O yolda yaya yürüyordu, ben de okula gidiyordum, durdum:
- Atla abi, dedim!
Sevinerek bindi arabama:
- Hocam, kayvede duydum araba aldıını. O kadder sevindim ki inan bak; en kısa zamende okula gelip, hayırlı olsun deyceedim!
- Sağ ol abi! Dedim, ekledi:
- Gerçekten bak! Sanki kendime Mercedes almışım gibi sevindim yaaa, dedi!
- İnşallah en kısa zamanda Mercedes’in çayını içeriz, dedim.
- Mercedes benim neyime yaa Hocam, dedi!
Çok uzun yıllar, aynı köyde kalınca birçoğu beni kendilerinden biriymişim gibi görmeye başlamıştı. Aramızdaki diyaloglar, veli öğretmen ilişkisinin ötesinde; “bizim kız“ yaklaşımına dönüşmüştü!
Hep aynı köyde on yedinci yılımı çalışırken; hakkım olan müdürlüğün, güya kadın olduğum ve de zorlanacağım düşünülerek, tarafıma verilmemesi için planlanan, siyasetin arka yüzünde yerini alan ayak oyunlarına karşı direnişimi, bir sonraki mektubumda sizinle paylaşmaya karar verdim, Sayın NESİN!
Saat: 03.13 olmuş bile, şimdilik hoşça kalın...
Saygılarımla…

Hiç yorum yok: